10 Kasım 2024 Pazar

Ne Filmdi Ama!

Ne izlesem diye abonesi olduğum portalda ilerliyorum.

Afişin biri dikkatimi çekiyor.

Serde çocukluğumun televizyon yönetmeni olma hayali var.

Elimde de -her zaman- hayali bir kamera...


Sadece afişlerine göz attığım birçok filmi bu hayal akşamıma, o akşamın geç saatlerine ve gecenin ıssızlığına yakıştırmıyorum.

Ama bir afişte kalıyorum.

İçgüdülerime her zaman olduğu gibi bu kez de sahip çıkıyorum. Gün gece yarısına doğru usul adımlarla ilerliyor. Elimde kumanda kanepeye uzanmış bir konfor içindeyim lakin geceyi fişekliyor, onunla ortaklaşıyor ve oynat Buraneroscuğum içgüdüsüyle kumandanın tuşuna basıyorum,

ve 2024 yapımı taze film başlıyor...

Bir kez daha çok istediğim ama hayatın izin vermediği hayallerimle buluşuyor ve yönetmenin kamera kullanımına ve açılarına bayılıyorum.

Hakeza oyunculara ve oyunculuklara da...

İzlediğim bir ütopya eyvallah. Sever miyim? Belki bazen... Ve o belki bazenlerin an itibariyle içindeyim.

O kadar içindeyim ki 109 dakika bir asır gibi geliyor. 109 dakika filmin uzun olduğunun altını çiziyor, farkındayım. Ama üç saati aşmış filmler de izlemiş bünye bu kez sanki o süreyi de aştık duygusu içinde ve o derece filmin izleyicisi değil de karakteri olmuş durumda. Serde yukarıda da belirttiği ve çok kez yazılarında altını çizdiği üzere televizyon gazetecisi, yönetmeni olma hayalleri de var. Ne kadar mütevazı olsa da kendi kamerasını kullanış tarzının hakkını yememek gerekir ki kendine çektiği belgesellerinde üstelik teknik olanaksızlıklarına rağmen, montajları hiçbir ek araç kullanmadan, kayıt halindeyken sadece kamerayı durdurup başka açılara ya da yakın planlara bu durdurma anlarında ayarlayıp, kayıda kaldığı yerden devam ederek, bütünlüğü hiç bozmadan şahane kullanmış da biri. Yani izleyicinin bu anlamdaki alt yapısı da kuvvetli. Yönetmene ise helâl olsun sana demiş durumda.

Giriş ve ilerleyiş harika, kanepede uzanmış olsa da bu sadece görüntü; çünkü film çoktan yazıda bahsi geçen şahsı ele geçirmiş durumda; hem sıradan bir film izleyicisi olarak hem de kamera kullanımı kendine has ve geçmişte, hatta çocukluğunda diyebileceğimiz yaşlarda çok beğeni almış biri olarak.

Bu satırların yazarı bir alaylı eyvallah lakin çok da emek vermişti; çocukluğunda ve ilk gençliğinde bu işlere... Çünkü en büyük hayali film değil ama blogda da çok kere söz ettiği üzere televizyon yönetmeni olmaktı ancak hayat izin vermemiş ve bir gece, henüz ölüm haberini almadığı saatlerde, askerken ve tektipini giyerken buraya kadar bu hayaller demişti hayat ona.

Bu birikimlerden bakarsam ve sinemasever biri olarak filme yönelik altını çizmem gereken noktalar şunlar oldurdu ki oldu. Öncelikle bu izleyici filmin akışına ve sahne gerçekliklerine bayıldı. Final bir ütopya idi. Çok emek verilmişti ve bu bir ütopya mantığı ile izlenince mükemmeldi. O sahnelerin bir şehir yapısında bu derece gerçekmiş gibi canlandırılması yüreğin yanı sıra pek çok özellik daha gerektirirdi ki, sanırım yönetmende ve bu filme para yatıranlarda bu fazlası ile vardı. Filmin yakın tarihli olması ve portallarda an itibariyle bulunması izleyici için bir şans olmuştu ki finale yönelik eleştirileri olsa da, yine de  helâl olsun size diyerek yapım ve yönetim ekibine ve oyuncu kadrosuna yürekten seslendi ve filme emek koyan herkesi çok alkışladı.

Sonra yazının sonuna -kendisi özellikle izlememiş olmasına rağmen- bir fragman koysam mı acaba diye düşünmeye başladı. Önce koymamaya karar verdi. Sonra enfes bir anlatımla seslendirilmiş, fragmana göre biraz uzun ve filme yönelik açıklamalar yapan alttaki, ipuçları da veren kayıtla rastlaştı. O sırada kendi fikirleri ile bir iç savaş yaşamaya da başladı, ve özü koyma o fragmanı derken, bir yanı da en azından filmi sevmeseler bile filme verilen emeği göstermek, eleştirilerime rağmen merak edecek izleyiciler olacaktır mantığı ile bazı sinemaseverleri filmden yoksun kılmamak adına söz konusu özeti yayınlamaya karar verdi.

O halde -meraklılarına- iyi seyirler!



İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP