Vakit öğle olmak üzere, dışarının soğuğunun aksi bir sıcağın şefkatinde, elimde kahve kokusu bloglara göz atarken, bir yandan da bir raporla meşgulüm. O ara e-postalarıma bakıyorum, -bildiğim yüreği- bir küçük çocuk için atan, en çok da ona ulaşmak maksatlı atıldığı her halinden belli olan, "Falan kişiyi tanıyan birine ulaşma şansın olabilir mi?" cümlesinin yer aldığı İstanbul çıkışlı, Düş'den gelen e-postada duruyorum. Ona yüklenmiş duyarlılıktan ve endişeden dolayı ricayı görev addediyorum.
Gerçeğin Peşinde
Yayın Tarihi 2011
Saat 10:49:56
Bana ilk fark ettirildiğinde gerçekliğine inanmadığım, en önemli ipucumun blog yazısındaki -özellikle seçildiği duygusunu bende hakim kılan- tarih ve vakit olduğu olayla ilgili bu talep üzerine; "Şu an işlerim var ama öğleden sonra hallederim, olmadı önemli bir kaynağımı kullanıp kesin sonucu en geç yarın bildiririm," mesajını atıyorum. Verilen ipuçlarının yetersizliği üzerine ek bilgi istiyorum. Daha fazlasına ulaşılamayan ve tahmine dayalı bilgiler üzerine kaynağımı kullanmaya karar veriyorum.
Saat 13:15.21
Numaralarını tuşladığım telefon iki çalmanın ardından açılıyor. "İnanmayacaksın ama şu an arkadaşıma senden söz ediyordum," diye başlayıp "Abi nasılsın?" diye devam eden hasbihalin ardından, bir başka kentte görevli bir istihbarat görevlisine "Bir ad var ama o ad soyaddan da çok insan vardır, eminim! Yani bir de çocuk adı verebilirim sana, yaşadığı yer dahil başkaca da bir şey yok, sadece bir dönem bizim şehirin bir ilçesindeki resmi bir kurumda çalıştığı ancak şu an başka bir şehirde ailesinin yanında yaşadığı konusunda tahmini bir bilgi var. Ailesine ulaşılabilecek bir sabit telefon yeter!" diyerek, neden lazım olduğunu, insanların telaş ve üzüntülerinin altını da çizerek kısaca özetliyorum. Sevgili ve önemli kişinin "Şu an dışarıdayım. Ofise döner dönmez arıyorum seni..." cevabı üzerine, işlerime dönüyorum.
Saat 17:22:26
Blog dünyasında yazan insanların duygusallığını, duyarlılıklarını, yazılan mesajlardaki içtenliği, üzüntülerdeki samimiyeti, hiç tanımadıkları bir küçük çocuğa karşı besledikleri şefkati ve sahiplenme duygusunun sahiciliğini düşünürken ve bu insanların yüreklerine bir kez daha saygı duyarken telefonum çalıyor. "Abi meraba," nın ardından bütün bilgileri detaylıca alıyorum.
Tarih 16.11.2011
Saat 09:17:16
Arabayı uygun bir yere park edip, müşterimiz olmuş kurumlardan birinin kapısından içeri giriyorum. İki yöneticinin adlarını söyleyerek orada olup olmadıklarını soruyorum. Olmadıklarını belirttikten sonra "Yardımcı olabilir miyim?" diye soran genç adama doğrulanan bilgiden yola çıkarak "Falan kişi sizin kurumda mı çalışıyor?" cümlesini kuruyorum." Evet," cevabını alınca olayı kısaca özetliyorum. Başlangıçta arama niyetimin başka olabileceğini düşünerek, bu şüphesini de "Başka bir amaçla aramıyorsunuz değil mi?" sorusuyla açık eden gence olayı anlatıyorum. Yaşadığı yanıtını alıyorum ve buna hiç şaşırmıyorum. Sonra doğru kişi olduğunu teyit için; yazıp çizme işlerinden bahsediyorum. Bir çok iyi niyetli, saf ve temiz duyguların sahibi her yaştan insanın endişe içinde olduğu vurgusunu yapıyorum, aileye ulaşıp taziye bildirme arzularının altını çiziyorum. Bir de telefon numarası alarak ve karşılıklı gülüşerek ayrılıyorum oradan
Saat 10:25:00
İyi yürekli kişiye diğer iyi yürekli insanları haberdar etmesi için olayın gerçek olmadığını belirten mesajı atıyorum.
Saat 10:27:13
"İş yerinden bilmiyor olabilirler mi?" diye gelen ve bir yalana inanmak istemeyen, kişiye de bunu konduramayan mesajı okuyunca; insan, özellikle küçükler için atan kocaman bir kalbe sahip insan olmak böyle bir şey diye düşünüyorum; olaya dahil olup, duygularını, insana duydukları saygıyı içten ve güzel cümlelerle ifade etmiş, aileye ulaşıp destek vermekten öte bir amacı olmayan iyi niyetli tüm blogger mesajlarına da bakarak...
Saat 11:55:00
"Sanmıyorum. Çünkü merkezdeki çocukla uzun uzun konuştum. Dediğim gibi önce başka maksatlı olabileceğini düşünerek çekingen davrandı, sonra ben de anlattım durumu ve gülüştük Sonra onun çalıştığı ilçedeki şubenin telefonunu aldım ve kendisiyle görüşmek, insanların samimi üzüntüsünü vurgulamak ve buna bir son verilmesi gerektiğini düşündüğümü belirtmek için aradım. Ulaştığım kurum çalışanı hanımefendi "Bugün henüz gelmedi," dedi. Yani dün buradaydı anlamını çıkardım ben bundan, yazısında bahsettiği şehirde değil yani... ayrıca ayın 10'unda intihar eden bir personelin bugüne kadar duyulmaması mümkün değil... Şubesini öğrenince, ki yazılarından da yola çıkarak evinin nerede olacağını tahmin ediyorum. Bunlar da intihar yoluyla ölümün duyulmama ihtimalini sıfırlıyor. Artı eylemin 10 Kasım tarihinde ve sabahında olması zaten beni şüpheye düşürmüştü. Bi de kişinin yazılarından ve genel tavırından yola çıkarak "insanı" kestirebildiğim için, olağan bir durum diye düşünüyorum yaşanmakta olanları. Kurumun sitesinde bir bölüm var, orada ölüm haberleri gün gün çıkıyor, orada da yok! Yani 6 gün önce gömülmüş birinin, görev yaptığı kurum ve şubesinin olduğu ilçe, evinin olduğu yer göz önüne alınınca duyulmama ihtimali sıfır," mesajını, çalıştığı yerin de telefon numarasını ekleyerek gönderiyorum.
Saat 12:13:15
New York Üçlemesi adlı kitaptaki kahramanlardan birine atıfla "Olası istihbarat durumlarında rahatsız edebilirim, benim Paul Auster'im olur musun?" mesajına gülümseyerek bir yanıt yazıyorum.
Üstadım, ne desem bilemedim vallahi, bende de artık olası durumlarda ilk aranacak/yazılacak kişiler listesine eklendiniz bile :)))
YanıtlaSilPeki üstadım:))
SilDedektiflik bürosunu muhtemelen çok iyi yönetebilirsin:))
YanıtlaSilMuhtemelen:))
SilBloglarda yazdıklarımız anlattıklarımız hiç tanımadığımız insanlara ulaşıyor. Kim bilir hangi hayatlara nasıl dokunuyoruz. Nelere vesile oluyoruz... Yazınızı okuyunca bunları düşündüm. Hiç aklıma gelmeyecek noktalara varmış burada anlattıklarınız. Sonuca ulaştırmanıza da sevindim. Karmanın gücüne inanıyorum, bu iyiliğin dönüşü de mutlaka iyi olmuştur :)
YanıtlaSilAslında blog yazmaya ilk başladığım yıllarda bloglar o kadar gözdeydi ki.... Yazılarımız aklımızın almayacağı insanlara, kurumlara ulaşır, onlardan geri dönüşler alırdık. O yıllara yetiştin mi bilmiyorum ama, film galalarına, tiyatroların prömiyerlerine, müzelere davet edilirdik, TRT Ankara Radyosu programa çıkarırdı. Google paralı reklamlara geçince, artık yazılarımız, arada bir şaşsa da, sadece kendi çemberimizde okunur hale geldi:)
SilBenim bu olaylardan hiç haberim olmamış, olayları da tam anlayabildiğimden emin değilim ama kabasını anladım sanırım. Vay vay vay diyorum.
YanıtlaSilBlogların gözde olduğu yıllara denk geldiğimi sanıyorum (ilk postum 2005) ama blogumun türünden dolayı hiç bir yere davet filan edilmedim. Sadece bir tane ödül kazanmıştım blogstar 3. lüğü belki de 2. liği en çılgın ve uçarı blog dalında ahhahahhaha. Çok mutlu olmuştum yine de insanlar benim blogu bilip oy verdi diye.
Haberinin olmaması şundandır, biribirimizden haberimiz yoktu ve takip etmiyorduk henüz sanırım. Yoksa epeyi sansasyon yaratmıştı olay camiada ve kişi benim şehrimin bir ilçesinde yaşadığı için ulaşılmıştı bana da. Davetler blog türünden kaynaklı olabilir, ben her konuda yazdığım için ulaşılıyordu sanırım. Valla ödül aldığın durum güzel, yakışır:)
SilBenim haberim yoktu hiç, yeni olduğum için, ilk yazmaya başladığımda kimseyle iletişim içinde de değildim:)
YanıtlaSilBlog dünyasını seviyorum, buradaki insanların daha samimi olduğunu her zaman söylerim:)
Yazınızı okuduğumda ilk düşündüğüm şey, bir şey olursa hemen sizi aramak oldu:)
Birilerine yardım edebilmek, elinden geleni yapabilmek ne kadar güzel bir şey:)))
Bu olayın benim seçilmem konusundaki nedeni olayın benim şehrimde gelişiyor olmasıydı, dolayısı ile tek sıkıntı kişi ile ilgili bilgiydi ki onu da sağlayan başka şehirde görevli ama benim şehrimden olan ve beni çok seven, elimde büyüdü diyebileceğim kaynaktı; kısacası elim ülkenin her yanına uzanacak boyutta değil, o nedenle çok güvenme:)
SilAnladım, teşekkür ederim:)
SilRica ederim:)
SilZekice yapılmış düşünce ve davranışlarınız bana Komiser Kurt Wallender'ı hatırlattı. :)
YanıtlaSilHer zaman ki gibi keyifle okunan yazı olmuş. Tebrik ederim.
Çok teşekkürler... Çok enterasan bir kaç gün ve hoş bir blogger dayanışmasıydı o süreç:)
Sil