2 Kasım 2023 Perşembe

Teşekkürler Tahsin Amca!

*"Şimdi Cengiz'lerin yazlığın önündeyim. Güngör Teyze ve Tahsin Amca kapıdalar. Cengiz'in bagajlarını yerleştiriyoruz. İkimize de sarılıyorlar."

19 yaşında iki genç bir yola çıkacaklar.

O çatışmalı, tekinsiz yıllarda üstelik!

Kaç aile bu yaştaki çocuğunu -içindeki korkuları bastırarak- üstelik de otomobille uzun bir geziye salar?!

Hadi saldı diyelim, kim henüz taze ehliyetli bir başka genç çocuğun sürücülüğüne ve kişiliğine güvenerek oğlunu emanet eder?!

Kapılarının önündeyim, arabayı geri geri onların arabanın yanına sokuyorum. Arkadaşımın bagajlarını yerleştiriyoruz. Yolculuğun heyecanı sabahın serini ile ittifak içinde; yol heyecanı paçalarımızdan itibaren bütün bedeni tutuşturmuş.

Diken diken...

Bir anne ve baba yan yana, garajdan eve geçilen kapının eşiğindeler. Biricik oğulları ve onun kadar sevdikleri çocuğu izliyorlar. Bir endişe ne kadar perdelenirse perdelensin sürücünün iliklerine ilmek ilmek işleniyor.

Sürücü bunu hissediyor çünkü az önce benzerini kendi evinin önünde de yaşadı.


*Alıntı: Gökyüzüne Yükselen Parlak Kanatlar-Güngör Teyze.

29 Ekim 2023 Pazar

Geçmiş Zaman Olur ki...

29 Ekim 2018 Pazartesi


Zinde bir uyanış. Bugün Cumhuriyet Bayramı.

İzmir'de Cumhuriyet Bayramı!

Sırt çantalarımızı resepsiyona bırakmak üzere hazırlıyoruz. Çocuklar gibi şen, çocuklar gibi diken dikeniz.

Henüz otelin içindeyken hissettiğimiz bayramın kokusu, sokağa adım atar atmaz katmerleniyor.

Hem de nasıl bir katmerlenme!

Yüzümüzü kaplayan gülümsemenin,

ama coşkulu bir gülümsemenin kısılmış gözlerimizin kenarına sıraladığı damlaları zor tutuyoruz.

O'nu görünce.

O'nu?!

En sevdiğim kadın fotoğraf için hazırlanıyor.

"İzin istesek mi acaba?"

"İsteyelim."

Bizi gördü. Gülümsüyor.

"Günaydın."
"Günaydın." 
"Bayramınız kutlu olsun" 
"Sizin de." 
"Çok hoşsunuz."
"Siz neden giyinmediniz?"
"Biz yola gideceğiz."
"Nereye? "
"Samsun'a." 
"Samsunlu musunuz?" 
"Samsun'da yaşıyorum ama ben Ankaralıyım."
"Ben Samsunluyum."

Bir öğretmen edası ile paylıyor bizi. Şehirlerimizin ülke tarihi için öneminin altını çiziyor. Bu vurgularla da dövüyor. Öyle özel bir an ki fotoğraf için izin kalıyor, ama aklımızın albümünde çok özel yerini de alıyor; kırmızı ay yıldızlı bayrak formunda tişörtü, üzerinde kırmızı ceketi, blucini, elinde bayrağı ile sarı saçlı mavi gözlü, makyajı yerinde, altın küpeleri düğüne giden genç kız tazeliğinde, 80 yaşlarında bir genç kadının fotoğrafı.

...

Yüzlerimizde öğretmen tarafından paylanmışlığın yarattığı kızarık ama mutlu bir gülümsemeyle iki yıl önce arayıp bulduğumuz ama kapalı olan Münire'nin önünden bir kez daha geçerek-ki bu kez aynı sokaktayız- kahvaltı için olmazsa olmaza, bir klasiğe, Dostlar Fırını'na doğru yürüyoruz.  


...

Pegasus'layız. Güzel kalkış ve güzel yolculuk. İzmir'i tepeden seyretmek bir başka. İkinci kez kaptanımız konuşuyor. Öyle dik, öyle net, öyle tane tane, öylesine yakışır bir ses tonu ve vurguyla Bayramımızı kutluyor ki tüylerimizin hepsi ayağa dikiliyor. Gururlanıyoruz. Hele Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının altını bir çizişi var ki tadından yenmiyor. Hani duygularınızın seline engel olabilirseniz alkışlamayın.

Uçak yıkılıyor.

Helâl olsun dedirtiyor:

Tıpkı 2 yıl önce Sevinç Pastanesi'ndeyken içimdeki sevinç tohumlarına çiçek açtıran polis motosikletinin çamurluk paspasındaki K.Atatürk imzası gibi.

21 Ekim 2023 Cumartesi

Acaba...


Dün akşam sahilden kıvrılarak vardığım en güzel minicik parkta bana minik ve üç tekerlekli seyyar, camları buğulanmış arabasındaki sıcacık nohutlu pilavımı uzatmadan önce üzerine tavuk isteyip istemediğimi soran, arada sokak kedilerini besleyen, onayım üzerine didilmiş etleri nohutlu pilavımın üzerine yerleştiren ve damağımı zevkten öldüren, sohbet esnasında ülke ekonomisi üzerine cümleler kurarken karşılıklı; sessizce, çoğu öğrenciden para almadığını söyleyen ve bu arada turşu isteyip istemediğimi soran; çok az olsun onayıma "Ama çok güzel oluyor," diye yanıt veren ve hakkaten beni zevkten öldüren abiye teşekkür edip Afiyet'e vardığımda; henüz taze, ve önceki gün uğradığımda olmayan ve seçtiğim şu rengârenk, çok çok özel, beyaz ve koyu çikolata tabanlı, meyvemsi ve enfes -spesiyal- kurabiyeleri; Kadire Bozkurt'un muhteşem öykülerinin içinde bir fincan çay eşliğinde kaybolurken ve gökte enfes bir hilâl varken hangi sırayla ve hangi renkten başlayarak yemişimdir?


19 Ekim 2023 Perşembe

Enteresan Bir Durum


Konuyla ilgili yardımları için tüm dostlara teşekkürler. Sanırım Telekom kendince bir jest yaparak, Hatay-La Paragas ilişkisindeki sevgiye de bakıp ikisini birbirinden şimdilik ayırmak istemiyor, sanırım şehrimin de buna bir itirazı yok, ileriki günler ne gösterir bilinmez elbette, kalalım sağlıcakla:)



Bilgisayarı her açtığımda ve blogu tıkladığımda; blogun sağ alt köşesindeki dünya dönerken ve bulunduğum şehir beyanı olarak Samsun'u gösterirken, çok nadir de olsa şaşar: Bağlandığım modemi, dolayısı ile şehri -en fazla- sadece Samsun yazmak yerine, Samsun'un ilçelerinden birini ekleyerek gösterir ve öylece döner durur... du, yıllardır.

Bunda bir enteresanlık yoktu ve normali de buydu. Bununla birlikte Hatay'la yaşadığımız aşk bambaşkaydı, eyvallah! En unutulmaz rakı akşamlarımız, kopkoyu ve saatler süren, asla unutulmayacak sohbetlerimiz onun dünyasındaydı.


Lakin 15 gündür, belki de biraz daha fazla zamandır; ısrarla Antakya-Hatay olarak dönüyor, sağ alt köşedeki o dünya... Ve ben ne yapsam ne etsem de onu Samsun yapamıyorum: Modemi kapatıp açıyorum yok, tüm fişleri çekip yeniden takıyorum ve açıyorum yok! Yine Hatay, hep Hatay. Oysa ben Samsun'dayım, modem Samsun'da, ki başka bir şehirdeyken blogu tıklasam, beni bulunduğum şehirde gösterirken eğer bilgisayarını Samsun'dan biri açmışsa o anda ve bloga bakıyorsa, o şaşmaz dünya onun da Samsun'dan girdiğini gösterir bana!


Benzer durumlar yaşadığım her seferde oradaki şehir adı değişmez... di! En fazla da şehirden bir ilçe adı eklenirdi ki o da genelde bizim coğrafya olurdu.

Ve başka şehirlerden girişlerde de Samsun'a ek olarak, girilen şehirin adının yazılı olduğu bayrak belirirdi ki bu halde de bir sorun yok.

Tamam kabul, içimizdeki Hatay aşkı bambaşka, hiç bitmeyecek, eyvallah... Peki bu durum neyin göstergesi?

Şaşkınım ve siz blog dostlarıma sormak geliyor aklıma: Ben blogdayken elbette... Yalnızca benim ekranımda mı bulunduğum nokta olarak Antakya-Hatay dönüyor, yoksa siz bloga girdiğinizde orada -Samsun yerine- bendeki gibi Antakya-Hatay mı görüyorsunuz?

17 Ekim 2023 Salı

Yeni Yetmelerin Arasında Bir Usta

"james joyce'un Stephen Dedalus'u böyle gezer hep."

demiş,

ve sonuna bir gülücük işareti koymuştu, Deeptone Üstad'ımız;

Kasabada Bir İrlandalı başlıklı bir önceki yazımın yorum kısmına...

"O zaman bu kitabı alıp okumalıyım ben,

teşekkürler Deep,"

diye de yanıtlamıştım.


Sonrasında ise bir aydınlanma yaşıyorum ve sağ cenahımdaki kitaplığa bakıyorum; orası tevellütü daha eski kitapların olduğu yer...

Ulysses orada ve bana gücenmiş;

okumadığım için değil, unuttuğum için,

daha doğrusu ilk heyecanla varlığını hatırlayamadığım için!


Özür diledim elbette... Anlayış gösterdi, onu sol cenaha, okuduğum diğer -daha ince- james Joyce kitaplarının yanına taşımak istedim;

O istemedi!

"23-07-2012'den, (üstelik fiyatım 37 liraykenden beri) buradayım ve arkadaşlarımdan memnunum," dedi.

Açıkcası, çok klas ve görmüş geçirmiş ve hatta ermiş kitlenin arasından ayrılıp da sol cenahtaki yeni yetmelerin arasına bütünüyle karışmayı ben de istemezdim, elbette onca yıldır -kırk yılda bir teşebbüste bulunulup- sonuçta okunmamış olmayı da!

Lakin bunlara ve arsızlığıma rağmen, onun sol cenahtaki sembolik bir kitle ile fotoğrafı olsun istedim. Çok sevindiler ki buna şaşırmadım, şaşkoloz olan bendim, çünkü o cenahta da, daha yakın tarihli ve okuduğum -bayağı ince-  bir kitabı vardı üstadın.

Sonuç itibariyle -nasıl becerikli bir fırdöndüysem- ne şişi yaktım ne de kebabı.

Her ne kadar ustanın yüksek anlayışı sayesinde olsa da bunlar, ben yine de;

utancımı yaşatmadan, haddimi bildirmeden, salmadım kendimi!

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP