17 Kasım 2020 Salı

Şölen Haftaları

Üçlemeyi baştan almak için buradan

Bir öncesi içinse buradan .


Tanıştırayım:"Masamız!"




Özene ve bunun yürekten oluşuna, göze sokulmamasına, çok sayıda olmalarına rağmen hiç bir şeyin gözümüzde ve gönlümüzde eleştiri odağı olamamasına, mekânla aramızdaki gittikçe kuvvetlenen, kuvvetlendikçe yeni duygu renkleri ile tanışmamıza vesile olan bağa, hayranız. Ve mekânı iki kardeşim dışında herkeslerden koruyoruz! Birazdan, üçüncü ama pide niyetiyle geldiğimiz ilk günden ve sonrasından bahsetmeden önceyse, izninizle zamanı biraz ileri alıyorum: 



Birgünlerden birinde, sabahken ve henüz varmışken mekânın önüne, balıktan dönen İsmail Bey'le karşılaşıyoruz. Gözler, henüz deniz ve kayık kokan tazecik balıklarda... Bir teklif geliyor İsmail Şef'den; yetişkin ninnisi tadında!

"Izgaramız var nasılsa, balık da pişiririz, size özel ama! İster Buğulama ister Izgara!" 



"Hımmm bir akşam üstü  güneş göl tarafındayken ve istirahata çekiliyorken, denizden yükselecek ay vaktinde mesela, balık ve masa? Olur mu acaba?"

"Fakat Ustam mekân, doğa, şu muhteşem saklanmışlığın sesi, denizin esintisi ve dalgaların kırıldıktan sonraki melodisi bir şey ister, çağırır ve vakti zamanı gelince de kaçınılmaz olarak çağırtır!" 



"Hâl yoluna koyarız O'nu da!"



Zıplayan fısıltılar... kısa bir muhakeme... muzurca iki tebessüm.... sevinç ve kısa bir hayal ânı.

"Şu masalarda mı?.. hımmmmm gün batarken... hımmmm!.."



"Yoksa, o masalarda mı?!!"



İlk Pide Günü

 

Minik ve şirin fırında İsmail Bey. Bir pazar sabahı geleneği olarak civar yazlıklardan gelen malzemelerle mahallenin fırını tadında pideler pişiriliyor. Günaydınlaşıyoruz. Dolores asistan pozisyonunda.



"İki kapalı pide lütfen, biri  kıymalı diğeri de peynirli olsun."



Bahçede dolaşıyor, kankamızla oynuyor, fırından gelen kokularla başımız dönüyor, miss kokulu taze çay içiyor, pidelerin vakti zamanından az önce de masamıza oturuyoruz. Hımmmmm tereyağı, bal, patıl ve pidenin vazgeçilmez eşlikçisi, yöre malzemeli ev yapımı turşular!

Mis kokan tereyağını sıcacık patıl lokmalarının üzerine sürüp ağzımız tatlansın, dilin hücreleri ayaklansın diye biraz da bal gezdirerek götürürken alemin kral ve kraliçesi masada yerlerini alıyorlar. Kokuya mı bayılsak yoksa pide yüzeyindeki çatlaklara mı? bilemiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var ki çeşit çeşit ve sevdiğimiz pek çok sanatçı elinden çıkmış, bazıları gerçek sanat eseri pideler konusunda Ünlü Gurme düzeyinde birikimimiz var. Bu minvalde söylemeliyim ki görüntü, koku, miktar ve sunum olarak ikimizden de alkışı alıyorlar. İçleri konusunda benim ölçüm iki şahane şeften: Babannem ve Annemden. Tatma noktasındaki gelişimim de zevk sahibi Enn Amcamdan.
 

 


Fakat pideler öyle kıpır kıpırlar ki: kendilerinin farkında, dünya güzellikleri garanti bir vakar içindeler. Alıyoruz kıymalılardan birer tane: İlk ısırıklar ve dünyanın tüm renklerine kapanan gözler! Nefeslerin kesildiği, sözlerin tıkandığı, tüm dış seslerin kapandığı bir an. Ve misler gibi, yöre yoğurdundan bir sürahi ayran. Bayılıyoruz; sunuma, içine, hamuruna, pişme düzeyine, her şeyine. Bu bir Bafra Pidesi ki ben bu konuda daha önceleri de yazdığım üzere Turan Usta'yı tek geçerdim. İsmail Usta daha özel ama! Bu bir butik üretim ve Usta mutfakta!  Üstelik minik yatırımlarla, el emeğiyle, mahalle fırını özünde içi evde yapılmış, hamuru Ustanın elinden, özel ve kıymetli bir Pide. O nedenle fena halde alkış! Hakeza yediğimiz en özel peynirden yapılmış peynirlisine de...


Sonraki haftalar farklı pideleri de deniyoruz, mesela pastırmalısını... Bu kez közde pişirilmiş domates ve biberler de konuk oluyor masaya. Pastırma çok özel, 1925'den beri üretip, kendi mekânlarında satan, inşallah yakın bir zamanda yazmayı umduğum, Bafra'daki çok özel ve nadide bir noktadan!

Yine baş döndürücü bir pazar sabahı ve dönsün başınız dedirten bir ustalık.

Bir Sürmeli Köyü Pazarı* dönüşü geleneksel pazar kadromuzla geliyoruz bu kez; Ben, Enn Sevdiğim Kadın, Kız Kardeşim ve Erkek Kardeşim. Onlar için ilk. İkisi de gurme, başarılı, el aldıkları ustalarının başını öne eğdirmeyecek beceride iç hazırlayıcısı ve aynı zamanda uzman pideseverler! Ve ikisinin de -Kız Kardeş bir kaç adım önde olmak üzere- mutfakları beş yıldızlı restoran kıvamında. Çeşit yapıyoruz bu kez masada! Hımmmm... hımmmm... sesleri havada,  çaylar demli, bitti pideler demesem parmakları gitmişti. Fakat ne yazık ki içimizden bir casus çıkıyor, ve kendi kendini ele veriyor: Erkek Kardeşim. Benim de tanıdığım, taze evlenmiş bir arkadaşlarına edince tavsiye, onlar da paylaşınca görüntülerini, bu da yine bir Sürmeli dönüşünde anlık fotoğrafı gösterince bize, sistemin dışına iteleniyor doğal olarak.




Kıymalı yumurtalı açık pideye gelin, gelin ki "Bu nasıl bir yumurta zamanlamasıdır Ustam," deyin. Çıtır ama içi yumuşak kenardan bir parça, yumurtayı usulca patlatmaca, kenardan koparılmış parçaya kıymasından almaca, yumurtaya dokundurmaca ve sonra göğe ermece... Üzerine de misss kokulu çaydan bir yudum.

 

 

 



Derken birgünlerden bir gün İsmail Usta Görele Pidesi öneriyor, özel peynirli üstelik. Kabulümüz! Sunum tabağı muhteşem. Ama daha muhteşem bir durum var ki aslına, geleneksele sadakat! Başka hiç bir yerde yok! Yumurtası son kertede içine kırılmış ve rafadan kalmış. Hamur diğer mekânlar gibi her modele aynı usulden değil, butik üretime yakışır, sanatçı duyarlılığında ve pideye, onun gelenekseline saygıyla ve aslına sadakatle hiç bir yerde rastlanamayacak kadar özel. Tanrım parmaklarımızı korusun!



Sonra birgünlerden bir gün hep gördüğümüz mangalda köfte ızgara ediyor İsmail Usta. Görmüştük ve bir fikir oluşturmuştuk daha önce. Çünkü mekân hafta içinde yörede çalışan işçilerin yemek noktası da aynı zamanda! Menemen yedik de Kuru Fasulye de tatmış mıydık acaba?

Fırında pişmiş tırnak pideler, közlenmiş domates, közlenmiş biberler, yakışır bir soğan salatası ile renkli, miss kokulu hoş bir tabak şeklinde geliyorlar; Usta tarafından yöreden seçilmiş, çekilmiş ya da çektirilmiş kıyma, kıvamında baharatlar ve özenle şekillendirilmiş, yine sanatçı duyarlılığına haiz köfteler öylesine lezzetli ki doğal olarak balık mevzusunu da köpürtüyorlar!




Aslında, şu yazıları yazan kişi, yani şu Buraneros, bu yazıyı bir üçleme olarak planlamıştı: fotoğrafları o kurgu çerçevesinde yerleştirmiş, ilk bölümdeki "Şu masalarda mı?.. hımmmmm gün batarken... hımmmm!..", "Yoksa, o masalarda mı?!!"  cümlelerinin olduğu paragrafı da son bölümle bağlayıp güzel, özel ve hatırlanası bir finalle bitirecekti yazıyı. Bilirim ki kendisi yazarken yaşar... yaşamazsa yazamaz. Ve okurlardan özür dileyerek  karar verdi ki: O son yazı tüm yazılanların etkisinden uzak ve o çok özel ânın saf, gelmiş geçmiş tüm yaşanmışlıklarından azade, gelmiş geçmiş dünyasından tümüyle steril duygularla anlatılmalıydı!



Anlatılacak...

 

Anlatıldı!..



*Sürmeli Köyü

11 yorum:

  1. Pide sevmeyen birini bile offf çok güzel dedirttiğine göre, tebrikler :)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim, bu pide ve başka bir kaç pide ezber bozdurabilir çünkü anavatanı Karadeniz:)

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Okul Arkadaşım,
    Yazıda anlatılan yerin müstesna ve saklı oluşu, ustasının el hünerinin paha biçilmezliği bir yana, tam bir pideye güzelleme yazısı olmuş. Yazanın eline sağlık. :)
    Okurken yutkunmamak, oralara gitsem günün birinde, çok ararsam bulabilir miyim acaba dememek elde değil! :))

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Okul Arkadaşım,

    Teşekkür ederim, buralara gelinince pide sorun olmuyor ne güzel ki, el hüneri çeşit çeşit usta var sonuçta... Bir de mekanları bilen, bildiğim iki kişi:)

    YanıtlaSil
  5. Çok lezzetli bir yazı olmuş bu, pidelerin kokusu burnuma ulaştı:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahhh o kokuları kargoyla da ulaştırabilseydim keşke:)

      Sil
    2. Yazıyla alâkasız bir şey söyleyeceğim:)Benim en son "Bugünlerde" yazıma bir yorumun var hani? Ben onu başka biri zannederek cevapladım:) Acele okuyup acele yorum yaptığım bir andı ve hızlı okuduğum için, blog adlarındaki harflerin benzerliğinden başka biriyle karıştırdım. Bizden epeyi büyük biriyle. Dolayısıyla "siz" diye hitap ettim ve tavır da değişik oldu. Eğer cevabımı okuduysan "Deli herhalde" demiş olabilirsin. "Bir öyle cevap veriyor, bir böyle" :) Hani olur ya bazen, geçen gün birden aklıma geldi. Girdim, özellikle baktım. Evet, başkası sanmışım. Çok çok özür diliyorum. Anlatabildim umarım. İyi ki "Ellerinizden öperim" falan demedim:) Sinirim bozuldu cidden:)

      Sil
    3. :) Telaşa hiç gerek yoktu, bu açıklamaya da... çünkü düşündüklerinin hiçbiri aklımdan geçmedi.:) Ben de bu yazının yorumlarında da görüleceği üzere, Sevgili Okul Arkadaşımla -hâlâ- sizli yorumlaşıyoruz ki bazen çok, neredeyse her gün gördüğüm yakın tanıdıklarımla da konuya bağlı olarak sizli konuşuruz:) Biz biliriz bir birimizi, kelimelerinden tanırız sevdiklerimizi diyerek konuyu bağlıyorum:)

      Sil
    4. "Sen,siz" durumu değil aslında. Tutarsız insanlar gibi bir yerde başka diğer yerde başka yorumlaşmalar gibi oldu:) Karıştırdığıma da üzüldüm. Ben söyleyeyim de. Biraz kafayı takıyorum galiba :) Çok teşekkür ediyorum. Sevgiler...

      Sil
  6. Harika bir üçlemeydi, okurken her satırında bolca yutkundum durdum😉 gece gece nasıl da iştahlandırdın!. Rüyamda, kıymalı ve üzeri yumurtalı açık pideleri kesin görürüm artık😇 Görüntüsünden belli pidelerin lezzetli olduğu, ama kalem tutan ellerin de çok hünerli olduğu aşikâr! Emeğine, yüreğine sağlık. 👏🌷

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Hünerli eller kısmına hiç girmiyorum çünkü Bazıları var ki sadece alfabeyi kullanarak yazmıyorlar, fırça ve renkleri kullanarak öyle güzel duyguları keşfettiriyorlar ki bu becerinin karşısında bizim lafımız bile olamaz:) Ama, yorumları hepsi pekiyi karne hissi yaşatabililer:)

      Sil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP