9 Kasım 2020 Pazartesi

Ne Güzel Bir Aşktın Seni Anlatabilir mi Sanıyordun

"En çok kimi özlüyorsunuz?" diye, sorsanız. İkimiz de aynı anda ve derinlerimizden fışkıran bir özlem tonunda ve aynı seslerle deriz ki: "Onu!"

Bambaşka bir aşktı aramızdaki. Bunu bilir, bunu söyleriz!

Dilim döner mi anlatmaya bilemiyorum. Ya da kelimelerim yeter mi yaşadığımız kısa ama derin ve elbette unutulmaz ilişkiden aldığımız keyfi. Onu da bilmiyorum!

Öylesine bir sevgiydi işte!

Öylesine dipsiz, öylesine şefkatli, sıcak, sımsıcak, tutkusuz, ama şefkatli! Fakat sanırım ve işin aslı tüm kelimelerin kifayetsiz kaldığı, anlatılamaz ama yaşanan çok mutlu an izlerinin de unutulmadığı ve unutulamayacağı, tüm görkemine rağmen Aşk ile kategorileştirmenin kıymetini tanımlayamayacağı çok, çok ama çok özel zaman yolculuklarından birinde, bilinmez bir gezegende çok güzel ama her türlü sadeliğine rağmen görkemli bir yaşanmışlıktı!

Sanırım içinde bulunduğumuz durumu ancak böyle anlatabilirim...





Aslında Onunla tanışmamız tümüyle tesadüf: En ısısız, en sahipsiz halinden beri bildiğimiz ve sürekli gittiğimiz bir güzergahtaki -saklı- bir rüyayla üstelik de gün ışığında yıllar yıllar sonra karşılaşmak başka hangi kelime ile izah edilebilirdi ki? Çünkü O, hep oradaymış! Çoğu zaman buradan ötesi manasız dediğimiz, "Şu yola sap," diyen adını bir anlığına görüp değer biçtiğim ve hiçten sayıp küçümseyici bir tavırla hatırlanmayacaklar hanesine süpürdüğüm, sahil boyu kentlerde bolca görüldüğünden ve bu yüzden, sırf adı yüzünden ve "Hem de burada ha!" diyerek burun büktüğüm yerdeymiş.

Ve meğerse O da  bir anı beklermiş!


Günlerden birgün, kadim zamanlardan beri takipçisi olduğumuz, yıllarca devlet eli değmemiş, balıkçıların ve avcıların göz nuru(!), değerinin henüz farkına varılamamış yıllarında cümle alem tarafından talan edilmiş yolu üzerindeki tabelalarından birinde görünce Galeriç Ormanları Yürüyüş Yolu  levhasını, merak ediyoruz. Bundaki en önemli etken Belediye'nin önceki yıllarda Çakırlar Korusuna* el atıp, doğal dokusunu hiç bozmadan oluşturduğu ahşap yolların bir benzeri ile karşılaşma umudu ve dolayısıyla bu kez ormanın içini, suların üzerinden dolaşabilme hevesiydi.

Gerçi ahşap yollar varsayımımızın yanılgısıyla yüzleşip, bilmeyenler için bilinir kılmak maksadıyla koyulmuş tabelanın itelemesiyle girip de  eski yol hali ile karşılaşmak şaşırtsa da; el atılmamış yıllarını bilecek kadar eskisi olan bize  dokunulmamışlığı daha bir hoş gelmişti ve muhteşem sakinliğin içindeki küçük çiftlikle yıllar geçirmiş halinin ana yoldan saklı doğallığı, bir yürüyüş yolu için daha cezbediciydi. Galeriç Ormanlarının bittiği noktanın ötesinde ve belediye eskilerinin sahipsizliği yüzünden işgal edilmiş, yıllar yıllar sonra Kıymetli Başkanlar döneminde el atılmış ve sürdürülen hukuk mücadelesi sonunda yıkım hazırlıkları aşamasındaki ve bizi hep rahatsız eden yazlıklardan oluşan ve biz için yok hükmündeki kondu mahalle nedeniyle bir kez daha, uzamadan geri dönmüştük o gün de.

Sonraki günlerden birinde "Ama orada sizin mutlaka görmeniz gereken bir yer var!" diye düşünen iyilik meleklerimizden birinin bilinç altımıza girerek bizi itelemesi sonucundaysa, saygı duyup vardır bunda bir hayır diyerek-
yıllar yıllar sonra- ilk kez devam ediyoruz.  İşgal yazlıkları eleştirerek devam ederken uzaktan gördüğümüz ama yanaşınca fark ettiğimiz naylon kaplı ve yıkıntı gibi duran derme çatma yerle karşılaşıncaysa zıp zıp zıplamaya başlıyoruz. Karşılaştığımız şey muhteşem ve onunla tanıştıktan sonra yaşayacaklarımızın güzelliğini ve her gittiğimizde aramızdaki aşkın yüceleceğini, henüz bilmiyoruz!



Denizin kıyısına sıralanmış masalar ve sandalyeler dikkatimizi çekiyor; özenli örtüleri ve masal halleriyle... Bilinçaltımızdaki sahnelerle eşleşip hayaller kurduyorlar  göz göze gelmeyle birlikte. 

Kıyıya dönmekte olan küçük bir balıkçı teknesiyse köpük dalgalarla oynaşta. 

 



Bakışları uzakta yüzleri rüzgarda bir kadın ve iki çocuk denizin kenarında.

Onların, yani balıktan dönmekte olan adamla kıyıdaki kadının gözleri konuşmaya başladı çoktan. 


 Şu tekne, kazasızca kıyıya bir varsa!


O ara iki evi geçiyor, gözlerimizi denizden alıyor ve sola çevirdiğimizde kafalarımızı, iki yolun köşe başında ve yola bahçenin içindeki, rüzgarın naylonlarla engellendiği derme çatmalıkla göz göze geliyoruz. Tam o andaysa zıplama katsayımız ve onunla senkronize olan coşkumuz göğe eriyor. Hep eski ve siyah Türk filmlerinde yaşanacak değil ya bu anlar...  




Park edip önüne, biraz da tereddütle süzülüyoruz içeriye. Bir eşik geçtik şu dünyadan ve burası bir başka alem. Aşk alevleniyor.  Önce oturuyoruz masalardan birine; biraz ilerimizdeki masada, belli ki mahalle sakinlerinden aksaçlı bir hanımefendi ve muhtemel ki torunlar, okeye dönmekte... Bizim aklımızsa bahçedeki masalardan birinde. Koyu siyah saçlarının bir kenarında, kısa sapı kulağının arkasında bir pembe gülle  siyah elbiseli bir hanımefendi çıkıyor, minicik mekânın minicik ve iki odanın mini mini köy bakkalı  tadında olanından. Güleryüzle... 

Hoş bulduk

Tanıştırayım: "Dolores!"


"İki kola lütfen." 

 



"Ve iki orta şekerli kahve lütfen." 

 







  Devam yazısı: Dışı mı Yakar İçi mi?


*Çakırlar Korusundan bahis linkteki yazının -Bazen'de "yazarım", arabaşlığından sonra.

6 yorum:

  1. Aa! Bu arada denk düşünce sözünü ettiğiniz "bir gün yazılacak hikayeler" faslından bir anı olsa gerek, sanki?
    Bakalım tahminim doğru çıkacak mı? "Dolores" deyince bir ışık yandı sanki... :)

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Okul Arkadaşım, beni de bir merak aldı şimdi, bir sonraki yazıyı bekleyelim görelim o halde:)

    YanıtlaSil
  3. Yorum için beklemedeyim :) Bir önceki ara sıcak iyice acıktırmıştı, ana yemeğin ilk lokmasıydı galiba bu. Daha üstüne çay içileceğini umarak..
    Fakat "küçümseyici bir tavırla, hatırlanmayacaklar hanesine süpürmek" nasıl yakışmış!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Muhtemel ki 3.bölümle sona erecek. Hımmmm çay!:)Arada sırada beni de şaşırtan bir biçimde çıkıyorlar işte:)

      Sil
  4. Sen anlatınca anlatılır... Hem de öyle güzel anlatılır ki, insan okumalara doyamaz... Hele ki aşk!

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP