Konser cumartesi akşamı 20'de büyük sahnedeydi. Hafta içi yağan kara inat enfes bir bahar havası vardı ve salon, verilen emeklere yakışır bir şıklıktaydı. Repertuvarı oluşturan eserler özenle ve bilinçle seçilmişti.
Üzerine bir sürü övgü dizilmeyi ve bir konser yazısının içinde özel bir paragrafta söz edilmeyi fazlasıyla hakeden kişi: Yeni Yıl Konserinde oluşturduğu şahane ve coşkulu repertuvarla kentin hevesli izleyicisini ele geçirmeyi başaran, işini kocaman bir yürek ve aşkla yapan, bir klasik konseri algılara yer etmiş resmiyetinden alıp sıcacık bir hale sokmayı başaran Samsun Opera ve Balesinin güleryüzlü Orkestra Şefi ve Müzik Direktörü Markus Baisch'dır.
Gece, Almanya doğumlu şahane insan Markus Baisch'in geleneksel hale getirdiği keyifli ve örnekli açıklamalarıyla başladı. Kendine has Türkçesiyle Baisch, Beethoven'la ilgili genel bilgiler verdikten sonra, konserde çalınacak parçaların temaları üzerine açıklamalar yapıp aynı zamanda o bölümlerden kısa kısa parçalar çaldırarak izleyiciyi bilgilendirdi.
Konser, Goethe'nin aslının tersi bir karakter olarak betimlediği ve bu durumu 'ozanların tarihçi olmadığını unutmayalım' cümleleriyle açıkladığı kişilik üzerine yazılmış Egmont-Üvertür Op.84 ile başladı. Egmont öyküsünün ve Beethoven'ın genel karakterinin bir yansıması olan kader sürecinin ilk aşamasındaki belirsizliğin ürkütücü sesleriydi, salonda ilk yankılanan.
Sonra, kaderi değiştirmek için verilen mücadelenin özgürlük yolundaki tadını duyumsatan seslerin ardından zaferin notaları duyulduğunda, salonda yükselen konsantrasyon; izleyicinin, konser boyunca çalınan her eserle çıkacağı keyifli müzik yolculuklarından aynı lezzetle salona döneceğinin işaretiydi.
Konserin ikinci parçası, uzun ve çalınmasının güç olduğundan dolayı piyanistlerin pek el atmayı düşünmedikleri vurgusu yapılan Piyano Konçertosu No.5 Op 73 idi. Solist Yeşim Gökalp öyle bir el attı ki besteye, orkestranın görkemli girişinin ardından piyanonun tuşlarına dokunan sihirli parmaklarından çıkan her ses, lirik bir su gibi akmaya başladı. Olağanüstü keyifli doğaçlamalarla aldı götürdü tüm salonu Yeşim Gökalp... İkinci bölümdeki yaylıların resmedişi müthişti ve ardından gelen üçüncü bölümün canlı ve şenlikli havası muhteşem bir tat bıraktı salona.
İkinci yarıya geçmeden önce Macar baş kemancı (Konzertmeister) Ildigo Moog'la ilgili bir paragraf açmak istiyorum. Şahane bir müzik kariyerinin ardından şehrimiz orkestrasında görev almış olması ekstra bir şans kent insanları için... Zarafeti ile salona olağanüstü bir renk katıyor kendileri... Eser başlangıçlarında gözlüklerini takışındaki edaya bayılıyor, sahnedeki duruşunun orkestranın genç haline neler kattığını çok iyi seziyorum.
Şahane bir ikinci yarıydı. Kısa bir eser tanıtımının ardından Marcus Baisch'in ''Şimdi bu muhteşem orkestra bu eseri sizler için çalacak,'' cümlesi, coşkunun ve ihtişamın sinyalini vermişti. Senfoni No.5 Op.67 bütün bölümleriyle olağanüstü güzel çalındı. Ama eserin ikinci bölümünde oldukça lirik haline vurgu yapan başta viyolonsel ve kontrbas olmak üzere tüm yaylıların neşesi olağanüstüydü. Tüm çalgı gruplarıyla birlikte nefeslilerin de sahne aldığı zafer bölümü, orkestranın coşkulu çalışının doğal bir yansıması olarak seyircinin yüreğinden kopup gelen alkışlarla sonlandığında, salonda uçuşan duyguların armonisi muhteşemdi.
Herkesin cumartesi gecesine bu konseri ve seçilen eserleri çok yakıştırdığı yüzlerinden okunuyordu. Salonun yaş dağılımı ve genel ilgi, şehrin bu sanata sahip çıkışına hoş bir vurgu yapıyordu. Uzun bir suskunluk döneminin ardından resmi açılışı yapılan binanın tüm alanlarıyla canlı ve yaşıyor olduğunu hissetmek büyük bir keyifti. İşin özü; orada olanlar için sipper* bir cumartesi gecesiydi.
*süperin en coşkulu ve ötesi haline vurgu yapan, ve bu blogda sıkça kullanılan imalat bir sözcüktür.
Kendimi Eylediğim Zamanlar...
1 saat önce