General Motors'un biz örneğinde olduğu gibi, dünyanın bir çok bölgesindeki insanlar için de özel bir anlamı vardır. İdeolojik bir gözle ya da düz akılla baktığımızda Amerika'nın hem ekonomik anlamda hem de bir yaşam kültürü noktasında en önemli ihraç unsurudur GM.
Genel olarak şunu gözlemiş ve ona inanmışımdır: Az gelişmiş ülkelerin en önemli harcama kalemleri silah gibi gözükse de en ön sırada gelen aslında otomotive harcadıkları paradır. Hatta otomotive harcadıkları paranın ve onun dolaylı yatırımlarının ülke ekonomilerindeki yerini, GM ile Amerika'nın o ülkelerde ele geçirdiği insan sayısını göz önüne aldığımızda; bu yolla hiç tanka topa ihtiyaç duymadan da bazı ülkeleri nasıl işgal edip sömürdüğünü, bu sömürüyü yaparken o ülkelerin tüketim eğilimlerini nasıl yönlendirdiğini, ihraç ettiği yaşam tarzı ve kültür ile oralarda nasıl sempatizan halklar ve işbirlikçi siyasiler yarattığını görmek mümkündür.
Çünkü otomotivde dönen para ve işleyişe baktığımızda: Kamu kurumları adına işlem yapan satın almacılardan başlayıp ustalara kadar uzanan bir rüşvet çarkı, küçük ve yerel görünen ama toplamındaki büyüklüğü sadece sektör üzerinden bakıp odaklanmakla anlaşılabilecek ihalelerden direk ve dolaylı nemalananlarında katılımıyla oluşmuş kocaman bir soygun zinciri görülür.
Türkiye'nin sosyolojik, siyasal ve ekonomik gelişimini ve yönünü anlamak için bir gün, biri oturup bu sektörün tüm sürecini, ardına ülkedeki kırılma noktalarının siyasal ortamını da koyup bir başka açıdan, bir başka odaktan bakarak ülke tarihini yazarsa bu, bazı bilinmeyen gerçeklerin anlaşılması adına o kadar büyük bir katkı olacaktır ki.
İdeolojik bir beslenme sürecine girip, o öğretilerden bakmaya başlayıp sorgulayana kadar GM benim için, istediklerimizi alabilmenin önündeki engelleri kaldıran bir markaydı. Bir yedek parça mağazamız vardı ve biz Chevrolet ve Ford gibi iki önemli Amerikan markasının yedek parçalarını satıyorduk. Buradan kocaman bir zenginlik göze gelsin de istemem açıkçası... Ama yaşadığımız mahallede, içinde mantarlar yetişen en alt kat bir evde kiracı olarak oturuyor olmamıza rağmen babanın tamircilik sürecinden itibaren kapıda eksik olmayan, alınıp onarılıp satılma amaçlı ve 20 yaşından gencine bir türlü rastlayamadığımız Amerikan arabaları yüzünden itibarımız epeydi de diyebilirim mahallede.
Basit gibi gözüken bir sürü unsurun aslında algıları nasıl biçimlendirdiğine de örnektir benim/ bizim/ yaşadıklarımız. Mesela mağazaya gelen kolilerin içinden -yedek parça kutuları nakil sırasında oraya buraya savrulmasın diye sağlarına sollarına sıkıştırılmış- İngilizce dergiler ve gazeteler çıkardı. Ve biz o dergi ve gazetelere bayılırdık. Ülkemizde olmayan, sadece filmlerde ve bu tip dış yayın organlarında görebildiğimiz; televizyon, jean, kutu içecekler, Converse ayakkabılar, müzik setleri gibi ürünler ile güzel evler, arabalar, mutlu aile resimlerine bakar, hayaller kurar, özenir ve elimizdeki resimlerle mutlu olurduk. Bu hesaplanarak yapılan bir şey miydi, bilmiyorum. Ama ta Amerika'dan İstanbul'daki ithalatçıya, oradan da Türkiyenin dört bir yanındaki perakendecilere yedek parçalarla taşınan bu gazeteler bilinçli bir ''Amerikan Siyasetinin sonucu muydu?'' diye düşünmeden de edemiyorum.
Aslında bugünden baktığımızda her bütçenin kendince yaptığı ya da özendiği gereksiz tüketimimizin temelleri çok eski yıllarda ve çok basit yöntemlerle atılmıştır diye düşünüyorum.
Küçük bir çocukken mağazaya gitmeyi birkaç nedenle severdim. Bunlardan ilki, özellikle yaz günlerinde mağazaya gidiş yolu üzerindeki dondurmacılardan ikisine uğrama olanağı vermesiydi. Bir diğeri öğle yemeğinin lokantadan olacak olması... Üçüncüsü Matchbox arabalar satan yan mağazada yeni gelen modellere bakmak. Ve en önemlisi o gün gelecek malların içinden çıkacak çıkartmaları toparlamaktı. O çıkartmaların arkadaşlara da dağıtıldığını düşünürseniz; çok basit bir yöntemle Amerika algısının çocuk akıllara sokulup gönüllüler ordusu yaratarak insanları tavlamanın ve bunlar eliyle uzun vadede yaralanılabilecek yandaş kamu oyları yaratmanın da olası olduğunu düşünebilir miyiz diye bakmak lazım sanki .
Kısa pantolonlu en militan günlerden birinde babama demiştim ki: ''Baba biz aslında neyiz biliyor musun? Biz bir Amerikan şirketinin ücreti yüksek tezgahtarlarıyız; kendi mağazamızda kendimize iş yaptığımızı ve ''çorbacı'' olduğumuzu sanırken hepimiz. bu ülkedeki bir çok insan fena halde yanılıyoruz.''
Bu konuyu aslında bir çok anıyla birlikte elimden geldiğince yazabilirsem; biliyorum ki, çok önemli bir kaynak ortaya koyabilirim. Çünkü Kıbrıs Barış Harekatı bile kendi başına bir dönüm noktasıdır; özellikle o süreçte başlayan Amerikan Ambargosunun sadece bu sektörde Türkiye lehine sağladığı avantajları ve mecburiyetlerin yarattığı gelişmeyi görünce bile bağımsızlığın ne kadar önemli ve değerli olduğunu görmek ve anlamak mümkün. Tabi GM ve benzeri şirketlerin aslında Amerikan Siyasetinin araçları olduğunu da.
Otomobillerin girmesiyle bağı koparılamaz bir sömürü başlangıcının oluştuğunu anlamak; özellikle yukarıda vurgu yaptığım 20 yaş ve yüksek silindir hacimli otomobillerin yedek parça ve yakıt anlamındaki tüketiminin neredeyse uyuşturucu ihtiyacına eş değer bir Amerikan bağımlılığı yaratışının sonuçları, çalkantıları, sosyal erozyonlarının da ülkenin genel gidişinde ne derece etkili bir rol oynadığının anlaşılması adına; GM'in diğer az gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye tarihi üzerindeki etkileri de çok önemlidir.
ADSIZ KAHRAMANLAR...
48 dakika önce