Noel baba üzerine kapitalizmin bir ürünü olmaktan başlayıp din propagandasının yapıldığına kadar bir sürü şey konuşulur. Oysa, onun ve benzer varlıkların ne olduğuna, neyi nereye kadar götürebileceğinize, nasıl algılayacağınıza karar veren sizsinizdir. Eğer kapitalizmin tüketim yönünde bir oyunu ya da düzeni algısıyla bakacaksak; zaten her gün, Noel Baba gibi bir dayanak olmaksızın da reklamlarla beyinlerimize girilip gerekenler yapılıyor. Ben de istersem bu yazıda yılbaşı ve Noel Baba üzerine, ideolojik alt yapımın birikimiyle çok şeyler yazabilirim.
Birileri Noel Babayı ticari anlamda kullanabilir, birileri bunun bir din propagandası olduğunu söyleyebilir. Ben, tüm bunların dışında kalarak, onda simgelenmiş yardım etme, çocukları sevindirme işlevini yerine getirişi ve kızaklarıyla birlikte bütün çocukların algısındaki halini severim. Küçük bir çocukken aklımda varlığını hep sürdürmüştür. Süslü çam ağaçlarını sevmiş, imrenmişimdir.
Bizim yaşamımıza Noel Baba Mussano'yla, biraz da kendi özlemlerimizden de yola çıkarak, istediği treni Noel Babanın getireceğini söylediğimiz bir yılbaşın gecesinde girdi.
Gece boyu sürekli şömineyi kontrol edişi, her tıkırtı duyduğunda kafasını içine sokup bacadan yukarı bakışı, dile getirdiği sözcükleri çok hoştu. Tabi ki uygun saat geldiğinde tren kutusu şöminenin bacasına sıkıştırıldı. Uygun ses yaratıldı.
Onun beş yaşına bile gelmemiş hali, yüzündeki heyecan, şöminenin içine dalışı, uğraşmalarına rağmen onu ordan alamayışı, yardım istemeyi bile zaman kaybı sayan sevinci görülmeye değerdi.
Bu her yılbaşı tekrarlanan bir ritüel halini almıştı ki bir yılbaşı Noel baba bir türlü gelmiyordu. Mussano çocuk heyecanlarıyla bekliyor, beklemenin merakıyla ne yapacağının şaşkınlığında, ortamdan kopmuş ama ortamdaymış pozlarında dolaşıyordu. ''Noel baba gelmeyecek herhalde! " diye sordu. "Sanırız bu yılki felaketlerden dolayı paraları daha çok, belki de sadece o felaketleri yaşayan çocuklara ve Afrika'daki açlığa harcadığından, onların daha acil ihtiyaçları olduğu için, durumları çok daha iyi olanlardan bu yıl oyuncakları esirgedi" dedik... Mussano daha bir şey sormadı ve içeri odasına gitti. Biraz sonra, kumbarasından çıkardığı bütün parayla döndü, paraların tümünü şöminenin içine bıraktı.
O içeri geçtikten bir süre sonra, Noel babanın tıkırtısı duyuldu. Mussano sese koştu. Şöminenin içindeki paralar gitmiş, yerinde ona yazılmış İngilizce bir not vardı. ''Bu ne? '' diye sordu. Ne ki diye alıp, şaşkın maskelerimiz yüzümüzde okumaya başladık.
Noel baba Mussano'ya teşekkür ediyordu; ve davranışının güzelliğine vurgu yapıyordu.
Bu olaydan bir kaç yıl sonra, Mussano'nun okumayı yazmayı yeni öğrendiği dönemde, ülkemiz deprem felaketini yaşadı.
Bir akşam, Mussano elindeki kağıtta bir banka hesap numarası ve tüm parasıyla "bunları bu hesaba yatırır mısın?" diye geldi. Bir miktar parayı onun adıyla o yardım hesabına yatırdım. O, belki unuttu ama onun adına yatırılmış makbuz hala bende saklı...
Ben kendi yaşamımda ve çocukların büyüme süreçlerinde şunu gördüm. Katı, reddeden, yok sayan, kendi ideolojik yaklaşımlarımızla ve onlara farkettirmekten uzak tavırlarla çocuklara bir şey öğretmek zor. Onlarla paralel hareket edip doğru olanı farketmeleri için kanallar açmak gerek... Mussano, Noel baba diye bir şey olmadığını bir iki yıl sonra farketti belki... Ama o bekleme anlarının tadını, sevincini, coşkusunu hiç unutmadı.
Ne olur ki büyükler karışmasa, Noel baba çocukların görmek istediği yerde dursa... Ve çocuklar, hikayelerinde, akıllarında, dünyalarında fazlasıyla var olanın, bir çikolatayla da olsa tadını çıkarsalar.
Ne olur?