21 Eylül 2008 Pazar

Pazar Neşesi...Bir Şarkıyla Hasbihal Etmek; Bir de ''Selvi Boylum Al Yazmalım'' la...




Oyuncular vardır: Ne menem bir şeyse star ışığı denen şey, onlarda ondan yoktur!
İşlerine bakar büyük oynarlar.Ne gazete köşelerinde, ne televizyonların ışıklı magazinlerinde vardırlar.

Eser büyüktür, öykü sağlamdır. Her cümle, her iç ses yüreğinize saplanır, tıkanırsınız...

Tıfıl çağların okullu aşklarından birinde, bir sinema salonunda, ellerinizdeki sıcak sanki yüreği gibidir. Yoksa çalan şarkı mıdır tetik tetik vuran bütün hücrelerinizi: ''Ne yaparım ben şimdi'' dediğinde Asya...

Filmin her karesinin kendi ruhunuzda açtığı ufuklara teslim, aynı patlamış mısırı aynı kola ile pay edersiniz. Taraf olursunuz yalın sevgiden yana; emeğin tarafında... İstemezsiniz iyinin kaybetmesini; sızlasa da içiniz : ''Seninim işte! Alıp beni götürsene'' dediğinde Asya...

Sevmenin vaz geçişine saygı duyarsınız. Acısı sizi de yakar İlyas' ın bitmemiş türküsünün...

Ahmet Mekin bu filmin büyük oyuncusudur.

Yok saymanın, üstünü örtmenin her türlü teskin ediciliğini ilaç niyetine alsa da aşk; hiç bir doz kesmezmidir ki aldırma gönül yazar kırmızı BMC'nin üstünde...

Yeşilçamın yüz akıdır Selvi Boylum Al Yazmalım; dokunmadığı yürek var mıdır?...

Neden aşktan öteki için gidenler hep erkektir? Hani kadınlar daha duyguluydu? Yoksa erkekler vazgeçmeyi seçebilecek kadar çok mu severler? Yoksa çocuklar en değerlisi midir bütün vazgeçişlerin?.

Yoksa hiçbiri mi?

Çarşı karışır mı bu yorum üzerine ?

Niye Türkan Şoray' ı çok seviyorum ?

Yoksa soğuğun beni sinema koltuğunda kalmış sıcaklıktan uyandırmasına izin vermeden ama yine de üşümüş ve sokulgan adımlarla çocuk uykusundaki sokaklarda yürüyen miyim hala, elimde yüreği ile...

İşten başkaldırmış (!) bir arada dolaşırken afişini gördüm de ! Hepsi bu.

Aslında, sabahın kor güneşli ışıltılı aydınlığında elimde kahve kokusu oraya buraya göz atarken bir şarkı dinledim, o andan beri, içimden çıkma gayretleriyle, akıl çeperlerime takılmış duyguların kavga dövüşü ile eğleniyorum.

Meyhane köşelerinde, kum üzerinde, şiirler okunmuş ağaçların gölgesinde, yaz esintilerinin yosun kokularında, alkole bulanmışlığın gecelerinde gözlerime kilitlenmiş gözleri özlemek istiyorum diyor iç sesim...

Ötekide sus ...


4 yorum:

  1. İftarımı yapıp, çayım eşliğinde pazar dolaşmasına çıktım bloglarda :) O kadar güzel kelimeler, anlatımlar var ki..hoş bir pazar akşamı, evet.
    Şarkıyı buradan dinleyemedim, allah tan bilgisayarımda kayıtlı imiş. Hissettiklerinizi anlama düşüncesi ile dinliyorum :)

    " ama yinede üşümüş ve sokulgan adımlarla, çocuk uykusundaki sokaklarda yürüyenmiyim hala; elimde yüreği ile..."

    Çok beğendim.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. teşekkür ederim vili:))

    beenmaya:bazen öteki sesi dinlemek gerekiyor;sonradan,ne zorum vardı? ne güzel rahat rahat yaşayıp gidiyordum dememek için:))...mi acaba?.))

    YanıtlaSil
  4. kadınlar asla en duygulu olanlar değillerdir. yoksa hiç bir erkek onlar için ir şey yazmazlardı ve en içten kelimeleri asla erkekler bulmazlardı. ne kadar itiraf edemesekte erkekler bizlerden daha duyguludurlar.

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP