Cep telefonuyla ışıklar sönene kadar vedalaşamayan...
Gün boyu aksırıp tıksırmazken -ne hikmetse- sesizliğin hakim olduğu mekanlarda sürekli aksırıp tıksıran...
Boğazındaki balgamı dışarı çıkarma ayılığını göstermese de arada bir onu gırtlağından alıp ağızının içinde gezdiren...
Oyun değil de tür seçen...
İçinde mizah değil de elma şekeri türünden komiklikler olan oyunları seven, tiyatroyu onlardan ibaret sayan...
Dekora bakıp oyunun soyut olduğu yargısıyla kafadan kopan...
Uzun kitaplardan...
Uzun diyaloglardan...
İnsan ruhunun karmaşık yapısından....
Normallikle delilik arasındaki kan bağından hoşlanmayan..
Yaşamın bazen göğe, bazen yerin yedi kat altına uzayan farklı basamak aralıklarına sahip merdivenlerden oluştuğunu bilmeyen...
Öküzün altındaki buzağıya baktığında dahi orada olanı fark edip; bir tat, bir sonuç çıkaramayan...
İzlediğine, dinlediğine, okuduğuna emek vermeyen...
Hayatı kısa mesaj tadında yaşayan biriyseniz:
Sakın ola ki bu oyuna gitmeyin.
Hatta bu yazının devamını okumayın!
Çünkü:
Hikayenin ruhuyla doğrudan ilişkili, oyunun bütünlüğüne ciddi katkı veren, oyundan kopan izleyiciyi dahi meraklandırıp dirilten dekorları...
Dekor, kostüm, ışık, aksesuar bütünlüğünün sahnede hakim kıldığı rengi...*
Salonu şaşırtan, geren, ne yapacağını bilemez hale getiren açılışı...
Ayşe Önder tarafından yapılmış etkili müziği...
Tankred Dorst'un müthiş gözlemler içeren, yer yer algılamakta sorunlar yaşatan, -insan ruhunun karmaşıklığı gibi- derin cümlelerle dolu metni...*
Çok ama çok başarılı oyunculuk* performansları yüzünden:
Ortaya koyulan emeğe koşulsuz saygı duyan, -sevmediği türden de olsa- bu oyunun başarısını fark eden, bunu finaldeki alkışlarıyla dile getiren kalabalığın içinde her tıkırtınız, her olumsuz hareketiniz; garip bir büyüsü olan, "Tiyatro işte budur!" dedirten, Yurdaer Okur'un farklı bir lezzetle yönettiği Trabzon Devlet Tiyatrosu'nun oyunu Ben Feuerbach'ta; başka hiç bir oyunda farkedilmeyecek kadar açığa çıkıyor, ışığa yakalanmış tavşan halini alıyorsunuz.
Ve işin daha kötüsü, sahnedeki akışkanlık gerçek izleyiciyi öyle sessiz kılıyor ki ve bazen "siz" dahi elinizde olmaksızın oyuna teslim oluyorsunuz.
1 saat 40 dakika süren, ara vermediği için ızdırabınızı erkenden sonlandıramıyacağınız bir oyun bu! Eğer okumayı kesmeyip de buraya kadar gelebildiyseniz; uyarmak isterim!
Sizi değil; "sizi".
*Çeviren: Sema Engin- Edinsel
*(Yalan Dünya'nın Çağatay'ı) Hakan Meriçliler, Elif Şeker Saka ve Emre Ön
*dekor- kostüm- Efter Tunç, ışık- Yüksel Aymaz, aksesuar- Ömer Karaoğlu
*"ben": Ben Feuerbach'da Işığa Yakalanmış Bir Tavşanım