11 Ekim 2008 Cumartesi

Cumartesi Klibi...

Hepsi Buradalar


Yanıbaşımdaymış gibi
Toplanın bir bir
Kavgamız sürüp gidecektir
Fabrikada, tarlada yani
Sokakta ve güherçile madeninde
Kırmızı ve yeşil bakırın ağzında,
Korkunç dehlizinde kömürün
Kavgamız her yerde sürecektir, kardeşler!
Ve ölülerimize adadığımız,
Kanımızla ıslanmış bu bayraklar
Yüreğimizde sonsuz bir ilkbahar yaprağı gibi
Serpilip gelişecektir!

Pablo Neruda



Resim:Stephan Morris

10 Ekim 2008 Cuma

Gün...


Bazen, ay dolunay olduğunda, yanından, bir uçak geçer; ışıklarını gecenin yakışıklı laciverdine bırakarak...

O uçağın içini düşünür,
düşlerim...

Sonra,

Günün erken bir saatine uyanırım... Keyifli bir uykunun rüya bölümlerine yerleşmiş hoşlukların tebessümüyle yakalarım kendimi, yatağın sıcağında ...

Sonra yatağın sıcaklığına yaslanıp, bütün perdeleri açılmış odadan, ta karşı dağlara kadar; uyanmamış evlerin ışıklarına, o evlerde bütün sorunları yok olmuş sıcak uykulara, yıldız dolu güzel gecenin güne dönüşündeki sakin, yeni doğmuş bebek kokulu aydınlanmaya bakar, horozların uzak seslerine kulak olurum.

Ve dışarıda; sıcak bir odadan sokağa çıkmış anne ya da baba kucağındaki çocuğun suratında hissettiği şefkatli soğuk, harika bir yeşillik vardır; yağmurun, cam altlarındaki fotoğraflar gibi parlattığı...

Gecenin ikinci yarısında yağmış yağmurun buram buram kokusu, sarılı morlu sonbahar çiçeklerinin üzerindeki damlalar, nar ağacının utangaç meyvaları, ceviz ağacındaki dev sesli, minicik bedenli koronun gevezelikleriyle bezenmiş güzel(yani süper)) bir gün başlar...

Bir an inip, denizin, arada dalgaların ayaklarıma değmesine izin verecek kadar yakınından yürümeyi düşünürüm...

Sonra biraz ilerideki, açık mekanını kış için naylonlu pencereleri olan çadırla kapatan kafede; henüz ocağa konmuş çaydan ilk bardağı içmek isterim. Hatta yanına bir sigara eklim diye düşünürüm bazen...

Sonra şöyle derim; derin yazarlar gibi poz takınıp suratıma, uzak denizlere bakim derin hayallerle; derinlerden çıkardığı anıları giz(em) yapmış adam pozlarında...

Tabi ki bunu göze alamam...

Niyesini sorarsam; şöyle bir cevap veririm:

O güzel gecenin dışarısına bir yağmur eşlik eder incecikten...
O yağmurun sicim sicim sesleri, kuşların sesleri, Chopin'in müziği; içimi açar,ruhumu besler...

Ve bu huzur bana; arkana yaslan, kafanı ellerine yasla, geriye doğru at kendini, hayatın bu güzel anı için derin derin nefesler al, ve güzel bir kadının gönderilmemiş mektubundaki altı kalın çizgilerle çizilmiş cümlelerinin niyelerini düşün der...

Elimde kahve kokusu,

düşler,

düşünür(d)üm.

Umurum(da) olduğu için...

9 Ekim 2008 Perşembe

Altyazı...



bekler her şarap;belli bir anı...

sideways'den

8 Ekim 2008 Çarşamba

Savaş Tanrısı



Yönetmen Andrew Niccol filme öyle bir sahneyle başlıyor ki; insanlık tarihinin en çirkin yanının ortaya konması anlamında, bir merminin izinden o mermiyle birlikte bütün bir kirlenme sürecinin nasıl işlediği konusunda aydınlanmanızı sağlayan bir yolculuğa çıkıyorsunuz .

Politik sinema tarihinin çok başarılı bir örneği olan film; sorunun en çıplak, en gerçekçi halini olayın bütün cephelerinden anlatıyor. Güç, iktidar, para, çıkar, emperyalizmin iki yüzlülüğü, aile, ötekiler durumlarının tümünü, çarkın içinde yer alış biçimlerinden göz önüne seriyor. İktidar alanlarında gücü ellerinde tutan karakterlerin iç dünyalarındaki çelişkilerini, iktidarsızlıklarını da sizi hiç yormadan, yalın bir anlatımla ortaya koymayı başarıyor.

Üstelik bütün eleştirilerini çok objektif kriterlerle yaparken; bir çok politik filmden, okuduğunuz kitaptan bildiğiniz, birikiminizde var olan konuları hoş bir mizahla, çok kaliteli bir kamera kullanımı ve buna bağlı olarak çok vurucu sahnelerle size özetliyor.

Tüm bunları, size birşeyler dikte eden soğuk bir öğretmen gibi değilde, her şeyi ortaya koyup anlamınızı isteyen, kendi kararlarınızı kendiniz verme noktasında özgür bırakan bir edayla yapıyor.

Her seferinde büyük bir zevkle izlediğim; konusu ve gercek olaylara dayandırılan göndermeleri ile sağlam bir kurguya sahip olan film; iki saati aşan süresine rağmen seyircinin ilgisini sonuna kadar çekmeyi başarıyor.

Zamanımızı ve ülke olarak içinde bulunduğumuz terör belasının arkasını, durumun zorluklarını fark etmek, anlamak,özellikle silah satış düzeninin ana amaçlarının ne olduğunu, kullandığı yöntemleri, arkasındaki koca devletlerin çirkinliklerini, savaşın kirli yüzünü görmek noktasında çok yararlanacağınızı ve filmi seveceğinizi vaad edebilirim...

Bu filmin yapım aşamasında ve Amerika Birleşik Devletleri'nde gösterimi konusunda sorunlar yaşadığını, yapımcı bulamadığını, engellendiğini, finansal anlamda Uluslararası Af Örgütünden destek gördüğünü, dolayısıyla da bağımsız bir film olduğunu bir dip not olarak belirtmek isterim.

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP