Sevgili Sln'in fotoğraf yazısındaki ''Fotoğraf çektirmek çoğu insan için kabustur.'' cümlesi ve anlattığı vesikalık fotoğraf çektirme hali, bana tanık olduğum bir olayı hatırlattı ki bunun ötesinde bir durum var mıdır bilemiyorum. Bilenlerden duymak isterim açıkcası...
Sln'in hikayesindeki gibi çekim öncesindeki fotoğrafçı yönlendirmesi ve o durumun üzerimizde yarattığı tedirginlik ve ne yapacağını bilememe hali bir çoğumuzda vardır. Hayatımızda yeri olmayacak insanlara giden belgelerin üzerinde ve dosyalarda kalacak, ya da kırk yılda bir ve gerektiğinde gösterilecek kimlik kartları üzerindeki bu fotoğraflar; o kartları gösterme anında fotoğrafın aslı da orada olacak olmasına rağmen, güzel çıkma arzusu, farklı dozlarda da olsa hepimizi sarıp sarmalaşmıştır. Bu hâl üzerine ''Fotoğrafı çekilecek olanın fotoğraf çektirme anındaki korkusu'' adıyla, şu kalecinin penaltı anındaki korkusu benzeri bir kitap bile yazılabilir sanki.
Klavyeyi eline aldımı sadede gelene kadar elli viraj dönen ben, bu kez daha fazla uzatmadan, Sln' in yazısından yola çıkarak anımsadığım olaya geleyim hemen. Bütün bu ortalama insan kaygılarını bence oldukça aşan bir durumdur ki tanık olduğum; bu güne kadar onu aşabilecek olanını yaşamamış ben, bundan sonra da yaşayacağımı sanmıyorum.
Günlerden bir gün, '' Zamanı eskimiş mektubun satır aralarındaki kadının'' butiğindeyken; onun en has müşterilerinden bir anne ve iki kızı koştura koştura geldiler. Haftanın üç günü alışveriş yapan bu ailenin babası harbi bir '' baba'' olduğundan, bu nedenle değirmenin suyunun kesilmesi gibi bir olasılık da söz konusu olmadığından kızlar saçlarının rengine, gözlerinin rengine, havanın rengine, arabalarının rengine, olmadı değiştirdikleri odanın rengine göre kıyafetler alabiliyorlardı. İkisi de güzel, küçüğü büyüğünden daha uzun boylu ve daha güzel bu kızlar, bahsettiğim gün, iki gözleri iki çeşmeye yakın, dünyalarının sonu gelmiş bir halde düştüler mağazadan içeri...
Kuaföre yetişeceklerini söyleyip, kelimelerini telaşın tonunda dizerek, mevcuttaki hallerinden ziyade ilerideki saatlerde kuaförde renklenip şekil bulacak saçlarına ve makyajlarına uygun kıyafet bakınmaya başladılar. Genelde müşterileri zevkine çok güvendiklerinden, özellikle de kendini çok beğenip çok sevdiklerinden dolayı, bir anlamda onların imaj danışmanları gibi de hareket eden ' zamanı eskimiş mektubun satır aralarındaki kadın', bir yandan kızların telaşlarını dindirmeye çalışırken, bir yandan da onların hayallerine yardımcı olmaya çalışıyordu.
Mağazadaki kızlar kıyafet çıkarmaktan bitap düşmüşlerdi ki, ' zamanı eskimiş mektubun satır aralarında kalan kadın' dayanamayıp sordu: ''Ya kızlar belli ki saçlarınız yeni yapılmış, makyajlar gayet güzel, üzerinizdekiler de...Günün bu saatinde nereye yetişeceksiniz allahınızı seversiniz?''
Anneden gelen yanıt benim kopmama yetti. Efendim durum şuymuş: Kızlar süslenip püslenip bir gün önceki alışverişte aldıkları kıyafetlerini giymişler, saçlar başlar ona göre yapılmış, boyanmış, makyajda kullanılan renkler ona göre seçilmiş. Kuaförden çıkılıp fotoğrafçıya gidilmiş. Güzelce vesikalık fotoğraflar çekilmiş. Benim olaya tanık olduğum saatte, fotoğraflar fotoğrafçıdan alındığında kızlar nerdeyse düşüp bayılacaklarmış, dünya üstlerine yıkılmış, iki gözleri iki çeşme vesikalık fotoğraflarına bakıp ağlıyorlarmış. Hiç beğenmemişler fotoğraflardaki hallerini. Ve o gün ikinci vesikalık fotoğraf çekimi içinmiş bütün telaş, yeniden onca alışveriş ve kuaför... Fotoğraflar nereyeymiş derseniz: Okullarına verilecek şimdi ne olduğunu hatırlayamadığım sıradan bir belge içinmiş!
Son Okuduklarım 98
2 saat önce