Yüzyıllardan yirmincinin ortasına yaklaşan zamana dair yaşanmış bir dramdır "Çit".
Güneydoğu Asya'dan kopup gelmiş,yaşamları boyunca hareket halinde,avlanırken mızrak, balıkları için kano kullanmış dilsiz topluluk... Dilsiz, fakat birikimlerini şarkılarına sıralayıp aktarmış Avusturalya Aborjinleri...
Eşsiz coğrafyalarında zalim ulusları barındıran ülkeler:Oldum olası nefret ettiğim ve edeceğim insanlarıyla namı diğer kolonyalistler ...Avrupalıların bu yeni ve yaşanılası toprakları keşfi; her nedense geç kalmış!..Ve sanki bu gecikmenin hıncıymışçasına tarih kendini tekrarlamıştı...
Takvimlerden hangisiyse ismi lazım değil,rakamlar 1800 ü gösterdiği vakit ;Avusturalya toprakları yabancılarıyla tanışır ...
Sudan ve topraktan doğar aborjinler. Kemerleri, tokaları, süs eşyaları olmadan, boyalı vücut kısımlarını da düşünmezsek; pek örtünmezler.Kaya pigmentlerinin eldesidir boyaları...İlkel fırçaları ve parmaklarıdır araçları.
Her şey için bir şarkıları ,gelenekleri ve erdemleri vardır; dinlerinde rüyaları ...
Beyaz adamlar ülkeye sadece sömürü hırslarını yüklenerek gelmediler;yanlarında o vakte kadar o topraklarda görülmemiş hastalıkları da getirdiler.Ve soykırım her yönüyle aralıksız sürdü…sürdü…sürdü...
Beyaz adamlar ehlileştirmeye çalıştıkları yerlilerden kültürlerini almaya, kendi kültürlerini dayatmaya ve uygulamaya koyuldular.Dinlerini aldılar ellerinden, doğalarını aldılar.Yaşamlarına kast ettiler.Avuç kadar siyah insan kendi vatanlarında ,kalabalığın ortasında, görünmez oldular.
Çit:Bu yaşam dayatmasında, su ve toprak insanlarının ellerinden alınan çocukların hikayesi…
Çit aslında soykırımın ince tarafı, analarından koparılan yavruların nasılda” insana” benzetilmeye çalışıldıklarının göstergesi!..Kilometreceler uzayıp giden tavşan geçirmez çitlerinin, güneşin alnındaki aç üç küçücük bedenin hikayesi.
Çit önce değiştirilen,sonra da beyaz adamlara satılan çocukların dramı.
Çit ellerinde dua etmekten başka yapacak bir şeyi olmayan kabilelerin sonu bekleyişi.
Size bir aborjin duası; HER ŞEY YETERLİ OLSUN!.
Seni ayakta tutmaya yetecek kadar;
Güzelliklerle dolu bir yaşam sürmeni dilerim.
Aydınlık bir bakış açısına sahip olmana
Yetecek kadar; güneş diliyorum.
Güneşi daha çok sevmene
Yetecek kadar; yağmur diliyorum.
Ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar;
Mutluluk diliyorum.
Yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş
Gibi algılanmasına yetecek kadar; acı diliyorum.
İsteklerini tatmin etmeye yetecek kadar;
Kazanç diliyorum.
Sahip olduğun her şeyi taktir etmene
Yetecek kadar;kayıp diliyorum.
Son 'Elveda'yı atlatmana yetecek kadar;
'Merhaba' diliyorum.
İşin trajikomik tarafı:Elindekiyle yetinen bir toplulukla, asla yetinmeyen gözü ve ruhu aç topluluk karşı karşıya.
İşte tezat, işte tarih...