9 Eylül 2024 Pazartesi

Bence Kaçmaz... Kaçırılmamalı

Haftalardır takipteyim, ha başladı ha başlayacak. Çok bölümlü bir belgesel, tanıtım görüntüleri bir an önce telaşları yaratıyordu, bende!

Ve sonunda başladı.

Aman Allahım!


Daha 11-12 yaşlarındayken ve sadece Sovyetler Birliği, bazen de hava koşullarına göre çok net olmamakla birlikte yine bazı yabancı kanallar izlenebiliyorkenki yıllarda, televizyon yönetmeni ve programcısı hayalleri ve heyecanları tavan olan, biraz büyüyünce elinde kamerası ile olur olmadık kayıtlar yapan bir hayalci olarak televizyon ekranına güler yüzlü bir hevesle bakarken, birden hüüüpppp diye çekiliyor, resmen ekrandan geçip büyülü camın içinde yok oluyorum.

Keyiften öldüm çoktan!

Hatta hem öldüm hem de bayım bayım bayılıyorum. Abiler ablalar diye boyunlarına sarılıyorum ve bunu nasıl hayal edip de hayata geçirdiniz diye yakaladığımı sarılıp öpüyorum.


Kaçırmayın derim Sevgili Dostlar. Ömrünüzün hiç bir evresinde gidemeyeceğiniz, gitseniz bile o açılardan göremeyeceğiniz dağlar tepeler, vadiler,  muhteşem yapılar, göller, denizler ve şehirler burada. Televizyon ekranından bir tuşu tıklayarak ulaşmak kadar yakınınızda. İhtiyacınız olan tek şey National Geographic izleyebiliyor olmanız. Hayatınızın yolculuklarını bedava yapacağınız kesin. Bayılacağınızı, bayılmazsanız da benim  kellemi uçurabileceğinizi garanti ederim.


Hatta benim yaptığımı yapın, bir yandan ekranda bir seyyah gibi yok olmuşken, fotoğraflar çekmeyi de ihmal etmeyin.


Öyle güzel açılar, öyle güzel çekimlerle dolaşacaksınız ki Avrupa'yı... Ve hatta evet ben de gidebilirim, gittim, gideceğim ama bunların pek çoğunu ne yapsam ne etsem de bu çapta görmedim göremeyeceğim diyeceksiniz. Ve muhtemelen bir sonraki yolculuğunuz için notlar alacaksınız.


Yani Sevgili Blogdaşlar, kanalı izleyebiliyorsanız kaçırmayın. Olası bir Avrupa gezisi planladığınızda, o planlara katkı verecek en iyi reçeteler bu kanalda ve tadımlık fotoğraflar koyduğum Gökyüzünden Avrupa adlı enfes belgeselde...


İyi seyirler!

Ve isteğe bağlı olarak, güzel serinletilmiş, fiyat kalite oranı şahane bir beyaz olan Kavaklıdere-Leyla'nın bu yolculuklarınıza, işsiz güçsüz bir akşam sakinliğinde, ufak yudumlar halinde ve zamana yayılmış tek bir kadeh olmak kaydıyla muhteşem bir eşlikçi olabileceğinin de altını çizmek isterim!

Ben alkolsüzüm deniyorsa da... İyi soğutulmuş, bir kaç buz atılmış, bir yuvarlak dilim limon ilave edilmiş kola da olabilir...


*Fotoğraflar televizyon ekranından, görüntü ebatları ekrana 2, 2.5 metre uzaktan ölçülü zumlarla makinede biçimlendirilerek, Nikon D5300 ile çekilmiştir.

8 Eylül 2024 Pazar

Büyülü Kitap Okuma Noktamı Takdimimdir

Afiyet'e doğru yürüyorum; dün akşam günün ruhları dürtükleyen saatlerinde. Sol yanım deniz. İnsanlar cıvıl cıvıl. Sırt çantamda Man Booker Ödüllü Chinua Achabe'nin Afrika üçlemesinin ilk kitabı Parçalanma var. Kitaplığıma giriş tarihleri 2017 ve 2021; o kitapları aldığım sıralarda bir başka Afrikalı, Chimamanda Ngozi Adiche'nin kitaplarını okuyorum.

Enfes bir eylül ve yaz hâlâ bizim mıntıkada, yakıcı güneş pırıl pırıl ve istirahate çekilmek üzere.

Enfes bir dün akşamın sabahında, üstelik bu sabah erkeninde elimde kitap, ağaç dallarında kuşlar, denizden gelip yüzüme vuran enfes bir serin ve yanımda kahve. Kaldığım yerden devam, ama önce kitabın fotoğrafları.

Bahçeye iniyorum. Tüm ağaçlarla fotoğraflarını çekiyorum; poz poz. Yerleştireceğim fotoğrafın pırıl pırıl Afrika kokmasını istiyorum. Eve çıkıyor, çektiğim fotoğrafların hepsini gözden geçiriyorken tüm benlik unsurlarım ortak bir kararla bu olmalı diyorlar... Ve dün akşam çekilen fotoğrafsa buralı da olsa Afrikalı olarak yerleşiyor bu sabaha.


Dün akşam'ın ilk saatlerinde Afiyet'de Parçalanma'nın ilk sayfasını çeviriyorum. O sıra bir fincan çayım, trileçem ve iki adet eklerim masaya konuşlanıyorlar. Artık kitabın içinde bir sayfa da benim.

Oradayım...

Afrika'da...

Bir anda etrafım insanlarla çevriliyor. Bir kaynaşma ki muhteşem, sanki yıllardır gelip gidermişim gibi bir his bünyemde.

Akıp gidiyor hayat, tanıklıklarım muhteşem, insanlarla aramızdaki sevgi bağı şahane. Geleneklerine bir öngiriş yapıyorum. Ve uzun saatler sonra masadan kalkıyorum. Aklım hâlâ karakterlerde.

Yıllardır önünden geçtiğim, şirin, bir o kadar minik parkın kenarından eve doğru geçerken bir fısıltı duyuyorum. Etrafta kimseler yok. Çitin kapısından içeri kıvrılıyorum ve gaipten işaret edilen banka yerleşiyorum. Açıyorum tekrar kitabı, artık dış dünyayla bağım kopmuş durumda, kitabın içinde satırlar ve kelimeler olmuşum ben de...

Bayılıyorum.

Yeni tanıştığım dostlarımla aramızdaki ilişki bin yıldır tanışıyormuşuz gibi. Elbette bazı şeyler incitici geliyor bana, ama diyorum sonra, burası Afrika! Ayaklarım yere bastığı anlarda sanki gerçek bir dünyadan gelip banka konmuşum gibi hissediyorum. Sürekli bir zaman sıçraması ve mekân değişikliği. Çocuklar gibi seviniyorum. Parkın büyülü olduğunu fark ediyorum o ara. Şu an sanki bildiğim bir parkın içinde değil de, dünyanın bir başka ucunda, Afrika'da bir noktadayım. Banktan kalkıp toparlandığım ve parkın çitlerini geçtiğim anda kendi dünyama dönebileceğimi umut ediyorum. Bir yandan da zamanı uzatma gayretindeyim, kulağımda pırıl pırıl ve genç bir müzik. Gecenin ve parkın büyüsü emsalsiz. Huzurum dağları taşları inletiyor. Ve taze tanıştığım ama fena kaynaştığım insanlardan ve coğrafyadan ayrılmaya pek meyilli değilim.


Sonra birden kendimi evde buluyorum. Gün değişmiş. Ben şaşkın. Bazı şeyleri hatırlamaya başlıyorum. Önce kitabın rafta olduğunu görüyorum ve onu alıyorum. Sonra bahçe. 15'in üzerinde fotoğrafını çekiyorum. Ve Nijeryalı dostlarımın ve yazarın fikirlerini de alarak yukarıdaki fotoğrafı ortak kararla yazıya yerleştiriyorum. O sırada kulağıma enfes müziğin sesleri ulaşıyor.

Bir kez de gönüllüce şarkı için bayılıyorum.




6 Eylül 2024 Cuma

Bizim Kızlar

Biz boşuna kadınlar her alanda gümbür gümbür geliyor demiyoruz!


Mustafa Kemal Atatürk'ün arkasında duran ve kağnılarla cepheye mermi taşıyan Anadolu Kadınları Çanakkale geçilmez dediyse, boşuna demediler!


İki devre boyunca rakibe soluk aldırmayan bir savunma hattı. Müthiş bir strateji, kapılan her top sonrasında hızlı ve etkili hücum ve rakibin bir türlü engelleyemediği bir gol yağmuru. Oyun ilk yarıda kopuyor, fark muhteşem.


İkinci yarıda savunma direncini artırsa da İsrail takımı, bizim Anadolu Parsları müthiş, tekrar oyunu ele geçiriyorlar. Ve artık kupanın geleceği kesin.


Takım antranörünün oyunu okuma ve doğru hamleler yapma becerisi yüksek. Fark fark ediliyor ve rakibin oyunu ele geçirmesi olanaksız artık.


Muhteşem bir final. Başarı öyle büyük ki... Rio 2016, Tokyo 2020, ve Paris 2024 Paralimpik Oyunları'nda başka hiçbir takımın başaramadığı üst üste üç şampiyonluk! Üstelik rakiplerin tüm taktik değişikliklerine rağmen belini bükemediği, önlem alamadığı bir inanç ve oyun gücü var sahada.

Ve kadınlar, bu muhteşem zaferin kahramanları: Şeydanur Kaplan, Berfin Altan, Sevda Altunoluk, Fatma Gül Güler, Reyhan Yılmaz, Sevtap Altunoluk ve mütevazı duruşuyla ve taktik dehası ile göz dolduran baş antranör Gültekin Karasu ve ekibi... Var olun!

1 Eylül 2024 Pazar

Zeki Çevik Aynı Zamanda Ahlâklı

Acar muhabirimiz Buraneros oturduğu yerden bildiriyor...



31.Ağustos.2024-Samsun/Paris


Güne dünyadan habersiz uyanıyorum. Enn Sevdiğim Kadın bir nikâh töreni için arkadaşları ile birlikte Ankara'da.

Benim görevlerim var. Öğleni geçtim ve son kontroller; anahtar cüzdanımda ve trendeyim.

Saat dörtte Benny, yani Benedik için eve gidilecek, yemeğine takviye yapılacak, içme suları tazelenecek...

O ara da kendisi ile iki lafın belini kırıp kadınlar hakkında, erkek erkeğe konuşacağız. Fakat bir sorun var ki kendisi çok zeki ve canı istemezse sadece izler, ve şu hissi verir insana: Sen bu saatte nerden çıktın şimdi? Bunun manası ben evde kafama göre takılıyordum, senle laf kalabalığına gelemem.

An itibariyle yemek masasının sandalyesinin altında. Tüm iyi niyetli çabalarıma cevapsız. Sadece bakışıyoruz. Oysa dün ben koltuğa geçmiş, o da yemek masasının altından çıkıp, kanapenin arkasından geçerek sofrasına ulaşmıştı ve yemeğini gayet güzel yemişti.

Bugün nedense havalı. Oysa bu akşam onunla kalacaktım. Gerçi benim taş kafa durumu anlamadı ve jeton bende geç düştü! Muhtemelen Benny kız arkadaşını davet etmişti, yüksek tabureye çıkıp sık sık dışarı bakıyordu. Bir ara perdenin arkasında pencerenin önünde görünce ve kendisi azıcık araladığım pencereden dışarıya uzaktan gelecek birini bekler gözlerle bakarken; hiç düşünememiştim, kız arkadaşını eve "atacağını".

Sonra pencereyi kapatıp kendi haline bıraktım onu, bir süre köşe kapmaca oynamanın ardından vedalaştım ve çıktım evden.


Bizim istasyonda indim ve o ara aniden fikrim seslendi: "Hadi, uzun zamandır gitmedik, Hasan Abi'ye mantı yemeye gidelim." Üzerine atladım desem yeridir. Sanki canıma can eklendi. Ufak adımlarla yürüdüm, kapıdan süzüldüm ve bulvara bakan masalardan birine oturdum ve masama yaklaşan tatlı kıza bir mantı lütfen dedim. Yoğurda sarımsak ister misiniz, diye sordu kibarca. Elbette dedim, sarımsaksız mantı bizden değildir diye ekledim ve gelen soslu ve yakılmış yağ gezdirilmiş mantımın üzerini nane ve pul biber ile süsledim.


Eve vardığımda günün ruhları dürtükleyen saatleri başlamıştı. Kolamı açıp bardağıma doldurdum ve televizyonun kumandasına bastım. Futbol maçlarını izliyordum. Sonra fikrimi ele geçirdi bünye ve komuta bir anda ona geçti. Hiç aklımda olmadığı gibi bilgim de yoktu. Ve kendimi Paris'te Dünya Paralimpik Oyunları'nda buldum. Kadınlar Okçuluk Müsabakaları başlamıştı ve ülkemiz adına yarışan genç kadın Öznur Cüre Girdi idi. Özgüveni yüksek, olağanüstü güleryüzlü ve sempatik bir genç kadın.

Ve muhteşem bir genç adam, şahane bir coach!

İkili arasındaki iletişim muhteşem. Yarı final atışları, rakip İngiliz Jodie Grinham. Muhteşem bir kadın, hamile ve yarışma sırasında doğarsa bebek şaşırmam, o derece yani.

O sırada öyle bir an var ki anlatılabilir gibi değil ve ben kafamı hâlâ taşlara vuruyorum, böyle bir an olacağını hesap edip de o anın fotoğrafını çekemediğim için. Keşke biraz profesyonel bakabilseydim ve o anın gerçekleşebileceğini hesap etseydim diye akşamdan beri kendimi yiyorum. Finale gidecek olanı belirleyecek oklar atılıyor, çekişmeli ve Bizim Kız ülkemizin ilk madalyasından 16 yıl sonra, kendisinin ilk dünya şampiyonasında finalde. Jodie, çok tatlı kadın, olgun ve bebeği karnında bir yarışmacı. Tebrik için Öznur'a yanaşıyor. Öznur'un başı onun karnıyla hiza durumda. Kafasını uzatıyor, muhteşem bir an, dudakları karındaki bebeyi öpüyor. Sonra Jodie ile sarmaş dolaş. İranlı Fatemeh Hemmati finalde Öznur'a çekişmeli bir süreç sonunda üç puanla kaybederken, Öznur aynı zamanda hem dünya hem paralimpik rekorunu yeniliyor. Oysa üçünün fotoğrafına baktığımda kaybeden yok, gördüklerim Kadın!

Ve İstiklal Marşımız, tiribünlerde bayrakları ile yurttaşlarımız, Paris'de enfes bir zaman, uzakta Eyfel Kulesi. İnsanın içine huzur akıtan, yüzünde sevinçli gülüşlerle gözlerinde nem oluşturan, tümüyle insan ve sıcacık bir akşam.

27 Ağustos 2024 Salı

1977'den Ve 16+1 Yaşında Bir Liseliden Kırkbeşlik


*Viens dans ma vie, Franck Gérald, John O'Brien-Docker ve Kai Warner tarafından yazılıp bestelenmiştir. İranlı Kürt şarkıcı Marjan'ın seslendirdiği halk şarkısı "Kavir-e Del'in" aranjmanıdır. Pekkan'dan hemen sonra 1976'da Kai Warner's Orient Express adlı müzik grubu tarafından "Fly Butterfly" adıyla seslendirilmiştir.

Şarkı ilk kez 1976 yılının sonunda Philips Record tarafından Fransa'da yayımlandı, ardından Türkiye'de ses getirince birkaç ay içinde 1977'de Türkiye'de piyasaya sürüldü ve 50 bin satışı geçerek, Türkiye'de yabancı dilde en çok satan plak hâline geldi

Hey dergisi Mayıs 1978'de dağıttığı Yılın Müzik Oskarları töreninde Yılın Yabancı Şarkısı dalında "Viens dans ma vie'ye" ödül verdi. Ayrıca Philips Records da satış başarısı münasebetiyle şarkıcıya Altın Plak ödülü takdim etti.









*Metin Vikipedia'dan alıntıdır.

*Paylaşım, Sevgili Dostum Momentos'un blogundaki haftalık müzik tanıtımı postlarından esinlenerek oluşturulmuştur.

*Ayrıca Sevgili Elisabeth Vogler blog yazısının sonunda Animals'ın yine o yıllara ait bir şarkısını paylaşarak benim de fikrimi tetikleyen, ancak, ne yazık ki o plağın gittiği yerden gelmemiş olması nedeniyle fotoğrafını çekip paylaşamadığım 45'liği içinse üzgünüm:(

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP