Uzun bir sola gidişin ve sahilden hiç ayrılmayışın ardından büfeye varıyorum. Lakin yürüyüşteki insanların aksine büfe ıssız. Bebeliğini bildiğim Bekir yok, iki lafın belini kırmak eksik. O halde geri dönmeden, martıların oynaklığını hem izleyerek hem de ritm kaçırmayarak yola devam. Kısmen havanın kararmasına oyalanıyorum. Bir ân en sevdiğim kitap okuma mekânımda görüyorum kendimi.
Ve bir yandan miss gibi denizi çekerken hücrelerime, bir yandan gözümden geçenler arasından seçimlerimi netleştiriyorum.
Artık geri dönebilirim.
Zaman ayarım muhteşem. Ân itibariyle kadim çamlara varmadan sağa kıvrılsam eve ulaşacağım. Devam edersem de hedefe vardığımda top atılmış olacak. Oruç tutmuyor olsam da hem Ramazan'a hem de oruç tutanlara saygım sonsuz ve daha ötesi bu geleneğin tadını -kalabalık bir ailede- doya doya çıkarmış biri olarak, varlığı ve tadı asla eksilmesin diyenlerdenim.
Ağır aksak adımlara bir süre daha devam. Ezan başladı. Kafam karışık. Bir ân uğrak mekânlarımdan biri ki muhteşem tavuk suyu çorba yapar, fikrimi şöyle bir sarsıyor. Hımmm bol karabiber eklemek, içine limon sıkmak, sıcacık ve minicik tırnak pide eşliğinde onu götürmek. Belki ardına da içine yeşillikler sararak enfes lahmacunlarından bir tane eklemek?! İkilem lahmacun çorba tarafındayken adımlarımsa çok kararlı... ve Afiyet'deyiz, bir kez daha.
"Bir browni lütfen."
"İki de üzümlü pastalardan."
"Ve bir de çay lütfen."
Üzümlü pastalar her ne kadar hayali kurulanlardan değilse de sonuçta üzümlü pasta. Fakat browni muhteşemmm. Daha iyisini yaparım diyen bir pastane varsa beri gelsin. Afiyet'i seviyorum çünkü büyük iddiaları olan bir mekân değil. Ona yolumun üzerindeki ve etrafımızdaki pek çok yeri ekerek geliyorum. Müşteri kitlesini çok seviyorum. Her ne kadar hoca olmadığımı beyan etmiş olsam da çalışanların hocam diye hitap etmelerine de alıştım sanki. Sahipleri ile siyasal fikirlerimizin uyuşması mümkün değil ki onlar işi genellikle elemanlara bırakıyorlar ve nadir karşılaşıyoruz. Ama karşılıklı sevgi ve saygı çok sevimli.
Az önce İngilizce dersi alan, bir sınava hazırlanan çok tatlı genç kız ve öğretmeni de geldiler. Bulunduğum masayı teklif ediyorum çünkü önceki gelişimde onlar dersi bulunduğum masada işlemişlerdi. Tüm ısrarlarıma rağmen komşu masama geçiyorlar. Siyahi gençlerimiz yine aynı masalarındalar. Kitabım çoookkkkk keyifli, komik ve şahane. Muhtemelen bu kitabı da enn sevdiğim kadın aldı bana diye düşünüyorum. Üzerinden dört yıl geçmiş. Soracağım.
Soruyorum o da hatırlamıyor. O kadar kitap alıyor ki bana, lütfen demiştim, senin kadar hızlı okuyamıyorum ve kalıyorlar, bu kadar sıklıkla alma.
Neler neler yok ki...
O'nu o kadar çok seviyorum ki....
Şu an bile şöyle bir durdum.
Yüzümde enfes bir gülümseme,
O'nu düşünüyorum.
19 Eylül Perşembe
12 saat önce