Bu sezon izlediklerim içinden "en'ler" listeme girmeyi başaran bir oyun oldu Sevgili Doktor. Oyundan söz etmeden önce de bir oyuncudan söz etmem gerekiyor: Banu Manioğlu.
Sosyal, ekonomik ve sınıfsal konumları açısından farklı üç karakterin her birini başka bir oyuncu oynamış gibi, bir önceki skeçte canlandırdığı karakterin izini tümüyle silerek sevdirirken, yepyeni bir karakteri izleyici algısına yerleştirebilmek nasıl bir başarı olarak tanımlanırsa, tam anlamıyla o tanımın karşılığı bir oyunculuk gösterisiydi sergilediği...
Olağanüstü bir oyuncu izledim ben salı gecesi, bunu çok net söyleyebilirim. Size önerim; bu adı not alın ve onun oynadığı oyunlara gözünüz kapalı gidin. Emin olun ki, izlediğiniz oyun ne kadar kötü olursa olsun, Banu Manioğlu performansının bırakacağı tat, yetecek size...
Sevgili Doktor, Sivas Devlet Tiyatrosunun bir oyunu olunca tereddüt geçirmiştim. Aslında, gözden ıraklara el atmayı seven, bu konuda yeteri kadar tecrübesi olan biri olmama rağmen, genel algı sisteminin anlık esaretine düşmüş ve karar oluşturamamıştım oyun konusunda... Sanki, sadece belli başlı kentlerin tiyatrolarından iyi oyunlar, iyi oyuncular çıkarmış algısının tutsağıydım an itibariyle... Öte yandan da, durumlara oturttuğu mizahını çok sevdiğim A.Çehov'un öykülerinden oluşan bir oyun olması çekiyordu beni... Açık bir itirafta bulunmam gerekirse, o gün için bir başka seçeneğim olsa, gitmezdim bu oyuna. Bir de yoğun günlerin akşamında bir konsere gitmek, bir oyun izlemek; okul bahçesinde gün boyu top oynadıktan sonra kana kana içilen suyun tadında bir keyif yaşatır bana... O yüzden, bu tür günlerde, genellikle, "ne olsa giderim abi" modunda olurum.
Altı ayrı skeç; A. Çehov'un(Nesimi Kaygusuz) ara anlatımlarıyla ana karakter olduğu bir oyun kurgusuyla birbirine, mükemmel bir akıcılıkla eklenmişti. Başarılı geçişlerle ritmi asla düşürmeyen bir bütünlük sağlanmış, doğru ve çok iyi oyuncularla da iki perdelik, seyir keyfi üst düzeyde bir oyun oluşturulmuştu. Enfes bir müzik, mükemmel bir tat eklemişti oyuna, ki bu müzik (Farid Farjad) daha perde açıldığında sizi çekip alıyordu sahneye. Dekorlar son derece sade ama aynı oranda göz doldurucuydu; daha doğrusu, asla oyunun ve oyuncuların önüne geçmeden ve gözleri tırmalamadan, son derece mütevazi bir tat katıyorlardı oyuna... Işık ve görsel efektler son derece şıktı, özellikle sis ve sıçrayan suyun eklenmesiyle oluşmuş liman sahnesi göz alıcıydı . Kostümler kusursuzdu.Seçilen öyküler, farklı katmanlardan insanları farklı ortamlarda bir araya getiriyordu. Toplam beş oyuncu, altı ayrı öyküdeki, farklı sınıflar ve statülerden ve gündelik hayattan karakterleri canlandırıyordu. Dolayısıyla aynı kişinin değişik öykülerde ve birbirinin uzağı karakterlerdeki performanslarını izleme fırsatı buluyordunuz. Yaklaşık iki saatlik bir zaman diliminde, aynı oyun içinde farklı karakterlere bürünüp, bir önceki karakterin etkisini algılardan silerek yenisini yerleştirebilmenin zorluğunu da göz önüne aldığımızda, tüm oyuncuların performanslarının ne kadar başarılı olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Ama ben yine de iki isimi öne çıkaracağım: Ümit Dikmen ve Banu Manioğlu... Gülin Ersoy da başta mürrebiye karakteri olmak üzere başarılı canlandırmalarıyla, yıldızı çok parlayacak bir karakter oyuncusu olduğunu hissettiriyor ve izleyicinin sempatisini üzerine çekmeyi başarıyordu. Sevgili Doktor, benim tiyatro zevkime çok uygun bir oyundu. Birincisi, sevdiğim bir yazarın öykülerinden uyarlanmıştı. Tiyatro dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biriydi Çehov. Konu sağlamdı, hatta ideolojik bir gözle bakıp, ezenler, ezilenler ve statüko üzerine çok güzel sözler edilebilirdi. E aşk, kadın erkek halleri, ilişkiler ve sadakat üzerine güzel sözler ve hallerde koyuyordu oyun ortaya... Yani, fazlasıyla hayatın içindendi ve tüm bunları da anlatan, daha doğrusu yazan A.Çehov'du.
Tüm bu öncelikli referanslara rağmen; bu kadar başarılı bir uyarlama ve bu kadar başarılı oyunculuklar olmasa, paylaşma gereği duyar mıydım blogda? Tabii ki hayır!
Eğer yolunuz Sivas Devlet Tiyatrosunun başarılı oyunu "Sevgili Doktor" ile kesişirse, sakın kaçırmayın ve kendinizi böylesine bir tiyatro tadından mahrum bırakmayın! Ve Banu Manioğlu adını, sakın unutmayın!
Kasım 2024.
1 saat önce