2 Şubat 2018 Cuma

Sistemin Uçak Biletini Yutma Meselesi

Başıma gelmez dememek lazım ki başıma gelene kadar böyle bir durum yaşayacağım aklımın kenarından bile geçmemişti, geçmezdi de.


Durumu kısaca özetlemem gerekirse; Hatay için bakıma girecek pistimizi de göz önüne alarak, üç ay sürecek bakımın ardındaki ilk güne gelmek üzere THY sitesine girerek Anadolu Jet'den gidiş dönüş biletlerini alıyorum. Bilgisayara indiriyorum. Her şey doğal akışında ve bir sorun yok!

Bir süre sonra pisteki iyileştirmenin bir gün sonraya kalacağı düşünülerek 7 Kasım'dan bir gün sonraya ertelenen uçuşun yeni bilet bilgileri tarafıma gönderiliyor hava yolu tarafından. Bundan bir kaç gün sonra da hem gidiş hem de dönüşlerdeki 5'er dakikalık farklılıklar yine telefonuma ve e-posta adresime ulaştırılıyor. Görünüşte hâlâ her şey yolunda.

Fakat!

Uçuşa 15-20 gün kala şeytan dürttü ki iyi de yapmış, rezervasyon kodumla kontrol edesim geldi biletleri. Bir de ne göreyim, dönüş biletlerimiz sistemde yok. Önce umursamadım, nasılsa elimde kapı gibi mesajlar var, diye düşündüm. Bir süre sonra, ne olur ne olmaz diyerek -özellikle dönüş günü tarih olarak önemliydi- çağrı merkezini aradım. Durumu anlattım.

Karşıdan gelen bilgiye göre gidiş ve dönüş biletleriyle ilgili, bana da ulaştırılmış tüm bilgiler ve önceki biletler, yani bütün bilet işlemlerim, ekranlarında var, lâkin saati 5 dakika ileri alınmış yeni dönüş, THY'nin rezervasyon sayfasında yok. Dolayısı ile indirilebilecek bir bilet de. Durumu anlatan bir e-posta atın, dosya oluşturalım dedi ilgili.

Durumu izah eden, dosya oluşturulması için bilet çıktılarını da içeren bir e-posta attım. Bir hafta ses yok. Bir daha aradım. Dosyanın incelendiği bilgisini aldım. E dedim ben gidene kadar dosya sonuçlanmazsa ne olacak? Dönüşü garanti olmayan bir uçuşa neden gideyim ve bunu tazmin etmek isterim.

Allahtan şirketlerinin prestijini kurtarma çabasını gösteren çalışanlar da var.

Velhasıl-ı kelam, 10 gün kadar sabreden ben ses çıkmayınca bir kez daha aradığımda cevap veren çağrı merkezi görevlisi hanımefendi, sorunun vahametini anlayan ve olayın benzerlerini daha önce de tecrübe etmiş ve işinin sorumluluğunun farkında biri olarak, bunun "sistemin yutması" olayı olduğunu belirtti ve beni doğrudan müşteri temsilcisine yönlendirdi.

Her seferinde doğal olarak başka biri ile konuşmak durumunda kalınca, aynı hikayeyi, o hanımefendiye de anlattım. Gerçekten çok ilgilendi. Dosyamın durumuna baktı ve yarın sabaha kadar bilgilendirilmezseniz tekrar arayın diyerek bir telefon numarası verdi. Ertesi gün aradığımda çıkan temsilci ise, dosya açılmış olduğunu teyit etti ama kalan süreyi de gözeterek, ben telefondayken bizzat olayı ele alarak  sonuçlandırdı ve dönüş biletlerimize kavuşturdu bizi.

Sonra benzer olay internete yansımış mı diye baktım, bir şikayet gördüm ilgili sitelerden birinde, bilet sahibi ben gibi bakmayıp, nasılsa elimde çıktım var diyerek gittiği yerden dönerken bankoda biletinin olmadığı sürprizi ile karşılaşmış, o dakikada yapılacak hiç bir şey olmadığı için 1.000 TL civarı bir bedel ödeyerek yeni bilet almış.  O nedenle yani, kontrol etmekte yarar var, özellikle biletlerde değişiklikler olduğunda. Benzer olayın her hava yolunda başa gelebileceğini de göz ardı etmemek gerek... diye düşünüyorum artık!

26 Ocak 2018 Cuma

Dönerken Antake

Sıralı okumayı düşünürseniz; buradan başlayın lütfen.

12 Kasım 2017

Çok lezzetli günler, şahane anlar, güzel dostluklar biriktirdiğimiz Hatay'a veda vakti. Gün henüz ışımaya gebe iken, sabahın şefkatli soğuğu yanaklarımızda, güneşin henüz uykuda, ayınsa nöbet teslimine hazırlanır yorgunlukla gözlerinin kapanmaya başladığı saatlerde varıyoruz Havaş'ın durağına.

Duraklardan yolcu toplayan midibüsümüz Antakya'nın görmediğimiz caddelerinde bir nevi veda turu attırıyor. Bir sonraki gelişe inşallah. Havaalanını sevimli bulmuştum zaten. Alandan aldığımız ve mikrodalgada ısıtılıp tüketilecek, şerbeti turuncu kutusunda künefelerin ve kömbenin bu kadar lezzetli çıkacağınıysa bilmiyoruz henüz.

Güzel bir kalkış. Günün alacasında Antakya'yı havadan izlemek şahane. Yolculuklarda en sevdiğim an başlıyor. Elimde kahve kokusu, lezzetli sandviçler ve akıp giden manzaralar.


Dersimi aldığım dün akşamüstü ise...

 "Hatay minibüsleri buradan mı kalkıyor?"

"Antakya minibüsleri evet buradan kalkıyor."

 "Antakya minibüsleri?.."

"Hımmmmmmmm."

Dersin âlâsının verilişi ben buna derim işte.

Güneş akşam yakıcılığında, tam karşıdan vuruyor bulunduğumuz yere. İnsan kalabalığı günü bitirip evlere ulaşma telaşında. İskenderun'un sahilinden PAC'tan indiğimiz noktasına kadar, epeyce anı biriktirerek gelmişiz. Keyifli bir yürüyüş vesselam.

Yukarıdaki soruyu soran ben, duraktaki karayağız bir delikanlının altını çizdiği cevapla gerçeğe dönmüş bir adamım şimdi, Antakya'ya dönüyorum.

Geçmişi özerk olan coğrafi bir bölgeyi zihinsel asimilasyona uğratıp da benim dilime kadar yerleştirmeyi başarmış zihniyete takdir. Tüm yazılar boyunca Antakya demem gereken, Hatay bütününde statü olarak İskenderun ya da Samandağ'dan farkı olmayan, Hatay bütününün parçası bir yerleşime hep Hatay dedim ben. Ta ki birinin dank ettirip, zihnilerimizi asimile edenlerin ördükleri algı duvarını parçalamasına kadar.



Şahane manzaralar sunan, gölleri bol, ırmakları kıvrım kıvrım, dağları karlı-karsız, güneşi neşeli ülkemizi bir kez daha hayranlıkla izleyerek varıyoruz Esenboğa'ya. Tam saatinde. Körükten çıkış, transit yolcu bölümüne geçiş ve şahane bir planlamanın eseri olarak da çıkış kapımızın hemen yanına denk gelen devam edeceğimiz uçağımızın kapısına varış. Neredeyse bir kahve içmeye bile fırsat yok. O derece yani. Her ne kadar bilet konusunda sistemin yuttuğu dönüş biletleri yüzünden uğraştırdıysa da THY... bu kızgınlığı gidermeyi, hem gidişte hem de dönüşte müthiş bir uyumla eklemlediği kusursuz aktarmalarıyla başarıyor.


Ve Samsun semaları... Yıllarca tepemizin üstünden geçen ve yeteri kadar alçalmış iniş pozisyonundaki uçakları aşağıdan izleyip, sürekli de çıldırtıcı espriler yapan ben: Yıllarca uğraşıp da denk getiremediğim evi ilk defa - kılık değiştirmiş haliyle ve yeni kardeşleri ile birlikte uçaktan net bir şekilde görmeyi -az önce- başarıyorum. Bizim Bafaş ise koltuk aralarının darlığı, dolmadan kalkmama özelliği sayesinde bir kez daha Havaaaaaaşşşşşş çığlığı attırmayı başarıyor.


Önemli Bir Not: Meğerse benim kebap ehli diye altını çizdiğim Salah Usta, döndüğümüzden bir süre sonra rastladığım üzere, bir zaman önce yazılı basında Türkiye'deki en iyi 10 ocakbaşı içinde gösterilmiş "gurmeler" tarafından. Seviyoruz kendisini.

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP