15 Ağustos 2010 Pazar

Klima


- Yarın Sakız Adasına gideceğim.
- O kadar yolu niye gidiyosun ki, yakında bir market yok muydu?

...the day after

- Napıyon ki?
- Ala çatıyorum.


13 Ağustos 2010 Cuma

Dil öğrenmeye meraklı mısınız?

Başlığa yanıtınız evet ise, ya da herhangi bir nedenle herhangi bir dili en azından günlük kullanım seviyesinde öğrenme ihtiyacı içindeyseniz, Livemocha adlı bu site tam size göre...

Siteyi, Erasmus kapsamında Polonya'ya gidecek olan Mussano'ya günlük kullanabileceği üç beş Lehçe cümle bulabilmek amacıyla nette dolaşırken buldum. Önce pek ciddiye almadım. Sonrasında merakımı yenemeyip üye oldum ve dün akşam denedim. Sonuç mükemmel!

İnternet için biraz da ironi yükleyerek sıklıkla kullandığım ifadelerden biri, sosyalizmin teoriden pratiğe geçtiği bir alan olduğudur. Uzun otomobil yolculuklarında, gittiğim güzergahlar üzerindeki küçük köylere, en ücradaki yerleşim yerlerine bakar, oradaki evlerden birini seçer, "Şu evde oturan yoksulla dünyanın en güzel şehrindeki en güzel evde oturan zengini, bütünüyle olmasa bile en azından bilgiye ulaşmak adına en çok eşitlemeyi başaran alan internettir," derim. İşte bu site bunun en güzel örneklerinden biri; çünkü hiç bir para talep etmeksizin, dünyanın pek çok dilini hiç değilse günlük kullanabileceğiniz ölçüde öğretiyor size... Üstelik bunu son derece iyi bir metodla yapıyor. Bir yandan sesli cümleler kurarken, aynı anda görüntü altında cümlenin yazılışını sunuyor size... Ve tek bir çevir tıklamısıyla cümlenin Türkçesini öğrenmenize olanak tanıyor. Bununla da yetinmeyip, her bölümün ardında sizi sınava çekerek, başarı oranınızı karneliyor. Öğrenmek istediğiniz dille ilgili bilgi düzeyinizle doğru orantılı olarak farklı kur seçenekleri sunuyor.

Site aynı zamanda sizinle aynı dilde eğitim alanlar arasında pratik yapabileceğiniz bir sosyal iletişim alanı da yaratıyor. Siteye e-mail adresinizle üye oluyorsunuz ve aktivasyonun ardından öğrenmek istediğiniz dili seçip, hemen eğitime başlıyorsunuz.

Bu kadar övgünün ardından; dil öğrenmek kendi ilgi alanınızda değilse bile çocuklarınızın eğitimine katkı yapabilmeniz adına, en azından bir göz atmanız için, sizi bir tıkla yollayacağım ve memnun kalacağınızdan şüphem olmayan yer Livemocha .

19 Temmuz 2010 Pazartesi

15 Temmuz 2010 Perşembe

Kebabın Fısıltısı...

Ben iki olamam ki..
Sizleri doyurmadan.

Ö.Asaf
Yalnızın Serenadı

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Sevme Diyeti...

Sana daha önce hiç Yusufçuk hikayelerinden bahsetmiş miydim? Yusufçuk mücadele hayvanıdır. Yani öyle derler! Hayatımda hiç görmedim, ama aynı zamanda çok da güzel derler. Yusufçuğun mücadelesi doğduğu an başlar ve o bu mücadeleyi aşkı için sonlandırır. Bizim bildiğimizden biraz başka aşk hikayelerinin adamıdır Yusufçuk.

Doğru... Sana Yusufçuktan hiç bahsetmemiştim. Hayatları boyunca doğru eşi arayıp çiftleştikten sonra, erkeği dişisini, başka erkeklerden döllenmesin diye arkasından çeker. Sonra bir çabalama, bir hışım... sanıldığı kadar basit değil, hatta ölümcül olabilir. O, doğmak, hayatta kalmak ve metamorfozu için ihtişamlı bir mücadelenin, böcek örnekleri arasındaki en can alıcısıdır.

Herneyse... Sonum hiç Yusufçuk hikayelerinden birine benzesin istemem. Kıskançlığımız bizi girdaplarda boğsun da istemem. Birlikteliğimiz Ahmet Altan'ın kitaplarından birinde bahsettiği ölümcül kıskançlık hikayelerinden biriyle sonlansın da istemem...

Hayatımda "işte o" deyip adına binlerce harf karaladığım adamın, bir gece, bir hiç meselesi üstüne ellerimden kayıp gitmesine de izin vermem: Loş ışıklandırılmış bir salonda apansız masama oturan, ve bir bayram sabahı hiç yoktan yere kimseleri aramayıp sadece onun için telefona sarıldığım, çatlak sesimle kulaklarını yırtıp bayram kutladığım ve işte öylesine muhabbet olsun diye -yalan! numaramı kaydetsin diye- olur olmaz herşeyden, birşeylerden bahsettiğim bir ilk adam için...

Ve ileride gelirde kızlarımı eteklerime toplayıp, anlatıp gülerim diye oynadığım şakadan ibaret oyunlar... sevebileceğime hiç inanmayıp çıktığım yol ve yanıldığım her akşam, ağladığım her telefon... binlerce teklif-i red konuşması... ve hepsini geride bırakıp sana gelişim. Olmaz deyip, gelişim, gelem deyip gelişim... geçmişte ne bir iz ne bir toz bırakmadan gelişim, seni kirletecek en ufak bir kir pas almadan gelişim... ve geldiğimin farkına hiç varmayışın.

Ben seni şöyle sevdim, böyle sevdim nidaları atacak yaşı çoktan geçtim. Ama ben seni, benim sana verebileceklerimi tahmin edemeyeceğin ölçüde sevdim. Paylaştığımız şeyi, paylaşma biçimimizi sevdim... Her gürültü dahil, her küfür hatta her ağlama, gırtlağımdan çıkan öfke dolu sesler dahil, birbirimize kustuğumuz her gece hatta, her kıskançlık krizi ve her sevme, sevişme, dediği* gibi her üryan gelişme dahil bizi çok sevdim. Ve ne olursa olsun yaşadığım ve anlatabileceğim tek hikaye olarak kalmanı isterim... Halen herşey adına mücadele ederim. Yusufçuk misali...

Seni sevipte görüşemediğim 3 hafta dahilinde 6 kilo kadar verdim. Anoreksiyadan öleceğimi bilsem yine severdim.

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP