28 Ocak 2010 Perşembe

Garfield Süper Kahraman

Vizyona girdiği ilk günün ikinci seansında kolaları, patlamış mısırları, gözlüklerimizi aldık ve son derece rahat koltuklarımıza kurulduk.

Tim Burton'un Johnny Depp'li yeni filmi 'Alice in Wonderland' ile adını yanlış hatırlıyor olabileceğim 'Dinazorumu Eğitiyorum'un üç boyutlu fragmanlarına bayıldım.

Garfield ise bir türlü çekip alamadı beni içine; ne yapsam ne etsem de bir türlü konsantre olamadım.

Bir Garfield aşığı olmasam da 'Garfield Geri Dönüyor' ve 'Komedi Festivalini' sevmiştim.

Nedendir bilmiyorum, bu film beni pek sarmadı.

Filmin sonuna kadar dikkatimi en çok çeken; salondaki çocuklardan herhangi bir gülme, kıpırtı, serzeniş ya da alkış gelmemiş olmasıydı.

Bir ara "yuh artık" dediğimi hatırlıyorum, iç sesimle...

Bunun sebebi de King Kong takliti ögelerin fazlasıyla yer almış olmasıydı filmin içinde...

Herşeyini üç boyutluluğa dayadığını düşünüyorum bu filmin açıkcası... Görselliğe vermişler yükü senaryoyu es geçmişler sanki... Birazcık da gündemdeki bir popüler filmin rüzgarına kapılmışlar gibi geldi bana...

İkinci bölümün sonunun nasıl geldiğini anlamadım yalnız; o kadar çabuk geçti yani vakit!

Uyandığımda gördüklerimin, filmin son sahneleri olduğunu anladım ama! Çok film izlemiştim bu türden finallerle sonlanan da...

La Paragas animasyon danışmanı Tırtıl; sevdi filmi ve beş üzerinden dört verdi.

Demek ki; eşlik ettiğiniz ufaklık severek izlerken filmi, siz de güzelce dinlenip haftanın yorgunluğunu atabilirsiniz rahat koltuklara...

Benim için günün karı fragmanlar oldu. Bir de gördüğüm rüyalar çok hoştu.

Ölüme Bakıp Sıtmaya Deniz Baykal'a Bakıp Tayyip Erdoğan'a Razı Olmak 2


İnsan erken yaşlarda bir takım felsefelere yaslanmak ve idollere öykünmekle özgürlüğünü teslim ediyor olabilir mi?

Özgür kimliği oluşturmak; bir sürü felsefenin, çeşit çeşit düşüncenin olduğu engebeli bir yolda sorgulayıcı, meraklı, farkında bir akılla doğru beslenebilme becerisine sahip olabilmek midir?

Başta dar noktalardan bakan, anlamadan öykünen ego eksenli bilmişlik tavırları, büyüdükçe yer değiştirmeye başlarlar mı?

Özgürlük bir his midir yoksa bir hal midir?

Eğer his ise, onu oluşturabilmek ve yaşatmak için bir hale ihtiyacı var mıdır?

Eğer hale ihtiyaç varsa, muhalefet olmak 'öyle ya da böyle' demokratikleşme diye yola çıkanların, bu yoldaki tüm eylem ve önerilerine 'tu kaka' demek midir yoksa daha fazlasını gündeme taşıyıp talep etmek midir?

Birilerinin, yıllarca 'garanti oy' görüp hiç bir sorunlarına sahip çıkmadıklarının -Alevi- çalıştayı toplandı da...

27 Ocak 2010 Çarşamba

Anarşist


Özgürlüğü; uçsuz, sakin ve çoğu kez acımasız, fakat her şeye rağmen yaşanılası doğada arar. Keşke ve belki ile başlayan tüm cümleleri katleder... Aşkı dahi fethetmiştir o. Burnuna en natürel havayı çeker. Gencecik bedeninde el değmemiş rüzgarları hisseder. Kimsenin hürriyeti değildir; lakin hiç kimse de değildir!

captaiin - into the wild yorumundan...


Sabah yağan karın altında inadına dimdik duran, mevsime anarşist bahar dalları başı dik bir özgürlüğün timsalli gibiydiler de...

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP