L. Frank Baum'un bizim kitaplıktaki adına göre Oz Büyücüsü adlı kitabından uyarlanan, Hale Küntay tarafından dilimize çevrilen ve Doğan Çelik'in Sihirbaz Oz adıyla sahneye koyduğu oyunu dün devlet opera ve balesinin büyük sahnesinde izledik. İnsanın yaşadığı yerin; bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki -opera binasına sahip- kentlerden biri olması kıvanç verici bir şey... Ve bu binanın konumu ve manzarası anlamında Türkiye'deki tek olduğunun altını da özenle çizmek gerek...
Bu hoşlukları bir yana bırakıp oyuna gelirsek: Sahneye koyan Doğan Çelik'in çizgi film formatıyla canlı performansı birleştirme fikri; oyun içinde kullanılan dekor ve özellikle kasırga efektlerinin sahnenin arkasındaki dev sinema perdesinden yansıtılması, perdede akan görüntüleri ve dekorları senkronize bir biçimde destekleyen ses ve ışık oyunları ile bütünleşince muhteşem bir görsel şölen kaçınılmaz oldu. Bu noktada dekor ve kostümleri tasarlayıp uygulayan Aydan Çınar ve ekibini -bu oyun dışında bu tür bir oyun kurgusunun denenmemişliğini de göz önüne aldığımızda- kutlamak gerek.
Oyunun tümünde, bütün karakterlerdeki oyuncu performansları üst düzeydeydi.
La Paragas çocuk oyunları ve animasyon danışmanı Tırtıl'ın, haftasonunu şehir dışında geçirecek olan Naz'ın son dakikada bize katılamaması dolayısıyla oyunu izleyememiş olması hali üzerine "Naz çok şey kaçırdı" cümlesini kurması, oyunun kendileri tarafından çok beğenildiğinin bir göstergesi oldu. Buradan yola çıkarak oyuncu performanslarını beş yıldız üzerinden değerlendirmesini talep ettiğimizde, Dorothy, Kötülük Perisi, Korkuluk ve Teneke Adam beş yıldıza hak kazandılar... Sihirbaz Oz (oyunculuktan ziyade karakterde en azından bizim algımıza oturmayan bir oyuncu kullanılmasından dolayı)üç yıldızı biraz zorlamayla dört yıldıza çevirken , oyunda çok az görünmüş olmalarına rağmen Em teyze ve Henry Amca iyi oyuncular olduklarını belli ederek beş yıldıza layık görüldüler. İyilik Perisi ve Aslan dört yıldızla yetinmek zorunda kalırken, müzikleri düzenleyen Ömer Özcan, Kareografiyi yapan Zeynep Bengier / İdil Şengül danışmanımızdan beş yıldız almayı çoktan haketmişlerdi.
Sihirbaz Oz'un, çocukları da zaman zaman sorular sorarak oyuna katan bir kurgu üzerinden şekillenmiş olması önemli bir artıydı. Salondaki doluluğu oluşturan çocukların yaş gruplarının farklılığı hoştu. Birinci perdenin sonunda annelerin yanlarında getirdikleri mamalarla 1,5- 2 yaş civarındaki çocuklarını beslemeleri salona renk kattı. Ama bir salonda, oyun başlayınca dijital saatlerin ve cep telefonlarının kapatılması ve hiç bir şekilde fotoğraf çekilmemesi konusunda uyarı anons yapılması uygar insanların olduğu yerlerde akla gelmeyen bir şey olsa da, bizim büyüklerimize bu türden anonslar az geliyordu.
Çocuklar oyun boyunca bütün konsantrasyonları ile oyunu izleyip yaşarken... Coşkularını açık edip oyuna katılırken... Büyüklerin bir kısmı, birer kötü örnek olarak flaş patlata patlata fotoğraf çekip cep telefonlarıyla kayıt yapmaktaydılar. İçimden bir başka canlı türünün adıyla hitap etmek gelse de bu şahsiyetsizlere, hayvanların bile bir düzen içinde yaşadıklarını göz önüne alarak onlara saygımdan suskun durdum. Oyuna vaktinde gelip salonda yerini almış izleyiciyi hiçe sayan görmemişin soysuzlarına da, oyunun 10 dakika geç başlamasına neden oldukları için ne diyeceğimi bilemedim.
Bütün bu olumsuzluklar sinir katsayıma katkı yapmış olsa da bir ikisini bakışlarımla berteraf etmeyi başardım. Sdob'un gayretli halkla ilişkiler müdüresinin çabalarına bakıp, en azından salonun dolu olmasının olumluluk halini göz önüne aldım. Gün gelir terbiye olurlar umuduyla densizlerin olumsuzluklarını silerek...
Güzel bir oyunla taçlanmış günün keyfini devam ettirmek için; belediye tarafından İ.B.Belediyesinden satınalınıp kafe ve lokanta amaçlı düzenlenen tarihi şehirhatları vapurunun kafesinde dalgaların ninnisini hissede hissede pizza yiyip kola-bira içmek üzere, yağmura düşen akşam ışıklarıyla birlikte sahile doğru yürüdük; Tırtıl ve Ben.
Okuyucuya Not: Işığı, ses ve görsel efektleriyle müzik ve danslarıyla daha önce denenmemiş konseptiyle başarılı bir oyunun ve günün keyfini çıkarmak istiyorsanız: zaten sağlam bir öyküsü olan bu oyunun takipçisi olun ve çocuklara izlettirin.
Günün En Hoşluğu: Nazı'da hesap ederek üç bilet almıştık internet üzerinden. Son dakikada Naz'ın gelişi iptal olunca biletlerden birini bir başka oyun için değiştirmek niyetiyle gişenin önündeydim. O sırada 11-13 yaşlarında dört çocuk geldi ve gişe önünde kuyruk oldular. En öndeki, elindeki üç lirayı uzatıp bilet istediğinde gişe görevlisi fiyatın beş lira olduğunu söyledi. İzlenimimce yetiştirme yurdundan ya da yoksulluktan geldiklerini hissettiğim çocuklardan önde olanı 'öğretmenlerinin biletlerin üç lira olduğunu söylediğini' iletti.(Büyük oyunlarında ya da konserlerindeki öğrenci indirimi kastedilen). Gişedeki görevli de durumu açıkladı onlara... Hayatlarında ilk defa oyun izleyecek bu çocukların, bir çok cocuğun kapısından bile geçmeyi düşünmeyeceği bir mekana girmeleri ve bu konuda ki arzuları etkileyiciydi. Onca hevesin ve heyecanın yıkılmışlık hali ve yüzlerindeki umutsuzluk görülmeye değerdi. Durdurdum çocukları, dört kişi 12 lirayı göze almışsınız zaten dedim, üç lira daha toparlayabiliyor musunuz aranızda diye ekledim. Sonra elimdeki fazla bileti değiştirmekten vazgeçip onlara verdim. Bu eylem gerçekleşmeden önce çocuklardan birinin 'size bir bilet ben vereceğim' teklifim üzerine şaşkın bir soru şeklinde 'beleş mi' diye sorması da düşündürücü ve aynı zamanda çok hoştu.