10 Mart 2009 Salı

Ey Kadınlar Gözünüz Doysun...


Kadınların özgürleşmek anlamında öne çıkardıkları ve mücadelesini verdikler tüm konular üzerindeki çabaları boşunaymış. Bugün bunu öğrendim. Ve bu öğrenmenin ardından duyduklarımı bu yazı yoluyla paylaşarak, kadının özgürleşmesi yolunda bir ışığa neden olabileceğim için de gururluyum.

Ve kadınların bu haklı mücadelesinde yanlarındayım. Bütün tanıdığım erkekleri de elimden geldiğince bu çabaya ortak edeceğim. Her ne kadar kadının özgürleşmesinin erkeğin elinden geçmesine karşı olsam da, şu an itibariyle başkaca da bir çare gözükmemekte...

Kadın özgürlüğünün yolu çok basitmiş ve bir çok kadın da farkında olmadıkları bir özgürlüğe sahipmiş aslında; ya da bu kadın milleti fazlasıyla nankör.

Bazı siyasilerin Tunceli merkezli çabaları, eşya dağıtımı henüz özgürleşememiş kadını özgürleştirmek; bütün değerlerden daha önemli, hatta en önemli bir hakkı vermek içinmiş. Hep birlikte haksızlık etmişiz; şimdi özür dileme zamanı... Bir özür de kocalarınızdan, erkeklerinizden dileyin kadınlar; sizi başının tacı sayıp özgürleştirdikleri için...

Ey erkekler; kadınınızın özgürlük mücadelesine destek verin, verelim; eğer yoksa ona bir çamaşır makinası alın, alalım... Az özgürlük dersen merdaneli, çok veren kesesinden dersen full otomatik...

Hiç bir şey yapamıyorsan bir taksitli kampanyaya gir, ilk taksidini sen ödeyerek özgürleşmesinin yolunu aç, kalan taksitleri o ödesin. Özgürleşme yolundaki mücadelesine sahip çıksın emek versin.

Ve gün itibariyle kadın mücadelesinin sloganları şu şekilde değiştirilsin.

Yaşasın Kadınların Özgürlüğü...

Yaşasın kadının çamaşır makinası sahibi olma mücadelesi...

Merdaneli yetmez... iki üç... daha fazla özellik...(asıl sloganın selam kısmını uyduramadım, Ernosto'yu da sığdıramadım:))

Ve bu satırların yazarı olarak, tüm erkekler gibi kadının değerini her zaman bilmişimdir. Öyle olmasa, yazının resmi kadının erkek gözündeki en değerli çalışma alanından, üstelikte çamaşır makinasıyla çok alakalı bir mekandan olmazdı.

Bütün bunlar nereden çıktı derseniz de buradan buyurun, kadınlar önden...

9 Mart 2009 Pazartesi

Naz Özsamsun'un İkinci Yağlı Boya Çalışmasını İftiharla Sunarız...




Resim; henüz eğitimde olduğu için öğretmen tarafından ana hatları kurşun kalemle çizilen tabloların, ressam Naz Özsamsun tarafından boyanmasıyla oluşmaktadır. Naz hanım büyük bir incelik gösterek, kendisiyle ilgili resimler dahil tüm bilgilerin yayın haklarını dev medya kuruluşlarından gelen tüm teklifleri elinin tersiyle iterek La Paragas'a vermiştir. Bu tercih edilme tüm La Paragas ailesi olarak bize fazlasıyla gurur veren; ve çalışma azmimizi artıran bir durumdur.Kendilerine teşekkür ederiz.:))

Naz Özsamsun kimdir derseniz buradan buyurun...:))

8 Mart 2009 Pazar

Luna...Ay


Ülkemizde, sinemalarda oynatılması konusunda o yıllarda büyük tartışmalara neden olan ve çok özel izinlerle vizyona girebilen, izleme fırsatı bulabildiğim bu film: Ergenlik dönemindeki sorunlu, uyuşturucu bağımlısı oğlunu kurtarmak için tensel yakınlığını kullanmak zorunda kalan -Jill Clayburgh'un muhteşem oynadığı, opera sanatçısı sıradışı bir anne ile oğlunun öyküsüdür.

Enseste dair sahne içermekle beraber, asla bir ensest filmi değildir.

Bertolucci bu sıradışı filmde anne-oğul ilişkisinin karmaşık, sırlarla dolu bağını, çaresizliklerini, gerilimli ve derin bir psikolojik sorgulamayla ortaya koyar.

Film daha çok, anne-çocuk ilişkisinde, bir annenin çocuğu için fedakarlığının sınırlarını, ergenlik sorunlarını tartışmaya açarken; aile olamamanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerinin sonuçlarını da göz önüne serer.

Ve çok sıra dışı bir halden yola çıkarak, ahlak anlamında bütün boyutlarını göz önüne serdiği olay üzerinden bir sorgulama yaparken, idealize ettiği ve doğru bulduğu tavrıda ortaya koyar.

İşin özü; insana dair, sevilen öteki için fedakarlığın nereye kadar olduğunu, suçluluk duygusunu, derin bir yanlışı farketmenin ve onu telafi edebilmek adına insanın nerelere sürüklenebildiğini içinde barındıran; toplumun genel bakışı ve değerleri noktasında, ahlaksızlık ya da ahlaklı olmak ikileminde tam bir sırat köprüsü hal ortaya koyan öyküsüyle, insanın düşünce dünyasına çok şey katan; renkleri, müzikleri, olağanüstü sahneleriyle çarpıcı, vurucu, sıradışı, ters köşe bir filmdir.

Ve ne yazık ki izleyiciyle yeteri kadar kucaklaşamamıştır.

At Be Ustam!..Kim Tutar Seni...2.Kısım

Öncesi

"Tam gidecektim, pilotlar ustam bir tecrübe etsen şu uçağı, hani baksan başka bir sorun var mı falan diyince, geçtim direksiyona; onlar da yan koltuklara oturdular. Önce sağ motora bir tam gaz... Sonra sola bir tam gaz verip motorda kötü, kirli ne gaz kaldıysa hepsini attırdım eksozdan... Ardından el frenini bırakıp usul usul pist başına geldim. Rüzgar arkadan estiği için kalkışı denize, şehrin üstüne doğru gerçekleştirmem gerektiğinden pistin sonuna doğru ilerlemeye başladım; bu arada da uçağın tüm aksamlarının nasıl çalıştığını gözden geçiriyorum. Pist sonuna gelip dönüşü kalkış istikametine doğru bitirdikten sonra, önce bir durdum ve bismillah deyip gaz pedalına yüklendim.

Pistin bitim noktasına kadar gaz bastım; pilotların yüzünde ne halt ettik biz korkusunu sezdim ama!.. Buna içimden gülüyorum bir yandan da; lan süt çocukları kendinizi pilot sanıyorsunuz di mi? diyerekten... Pistin artık her şey bitti noktasına geldiğimde çektim levyeyi ve uçak tekerlerini kesti yerden. Onların kıpkırmızı, kan ter suratlarına daha yeni oh be rahatlığı gelmişti ki çaktım uçağı burun üstü, denize doğru; bunlar yapıştılar tabi ki koltuklara, denize sıfır noktası kadar yaklaşmıştım ki nerdeyse kuyruk suyu sıyırıyormuşçasına dikildim yeniden, gökyüzüne doğru...

İyice dikildiğimde, ki bilsem atmosferi geçerken yanmayacağız gidecem şu ayda ne var lan bi bakim diye, o kıvamdayım yani... Güneş gözümü iyice alıp bakamaz hale geldiğimde, asılıp levyeye geriye doğru yaslayıp uçağı ters taklayı attırdım ve güneşi arkaya aldım. Normal hale geldiğimde pilotların ve diğer Amerikalıların üst baş dağıldığını, terden sırılsıklam olduklarını farkettim; inerken keşke koltuklara da baksaydım lan..."


Neyse, adamlar titrek ve korku dolu tonda "Usta vaktimiz yok, hemen İncirlik'e uçmamız gerekiyor"u anca diyebildiler. Gülerek, tamam dönelim dedim. Ama çok terlediniz biraz serinleyin de öyle gidelim diyerek denize doğru alçalmaya başladım yeniden. Sağ kanadın ucuyla denize şöyle bir dokunarak suyu uçağın üzerine boca ettim. Ardından aynı işlemi sol kanatla da yaparak yeteri kadar soğutmayı sağlayıp uçağın içini serinlettikten sonra dönüp havalanına geldim."


Alana gelip park etmesiyle, uçaktan inen pilotlar nerdeyse öpecek haldeyken yeri, ''Usta o kadar senedir uçarız ama senin gibisini göremedik ver elini öpelim.'' diye yapıştıklarında ustanın eline; o büyük bir tevazuyla ellerini öptürmeyip yanaklarını okşadığı pilotlara biri iki tavsiyede bulunarak; Amerikalı yetkililerin, Amerikaya yerleşip bilgilerini yeni yetişen öğrencilere aktarmanın yanı sıra Amerikan hava yolu şirketlerine ve hava kuvvetlerine hizmet vermesi konusundaki tüm ısrarlarını, teklif ettikleri yaşam standartlarını geri çevirerek, sade bir vatandaş olarak bu vatana hizmetlerini uzunca bir sürdürmeyi  daha uygun görmüştür. Bu hikayeden öte bilinen bir başarısı kendi ustalığı da dahil yoktur.

7 Mart 2009 Cumartesi

Şu An Bir Şeyler İçmek İsteyip de Kararsızsanız... Bir Öneri:Ragla

Votka, Bira, Miles Davis ve dışarıda harika bir rüzgar varken ve ben bunların tadını çıkarırken... Bu saatte bir şeyler içmek isteyip de kararsız olanlara bir hayrım dokunsun diye, çok da keyifli bir içkiyi önermek geldi içimden.

Adı Ragla olan bu karışım; çok eğlenceli ve hazırlanması da son derece kolay bir içki. Büyükçe bir kadehin yarısına kadar limon aromalı bir gazoz ki tercihen Sprite ya da Sensun doldurup, üzerini bira ile tamamlıyorsunuz.

Tabii ki mümkün olduğunca soğutulmuş olması lezzet için önemli. Dilerseniz de buz ilave ediyorsunuz. Deneyin seveceksiniz (beni).

Geceye, yaza, özellikle arkadaş toplantılarına, kalabalık film izleme seanslarına çok yakışır. İyi eğlenceler.

Not: Gazoz bira oranı deneme yanılma yoluyla ayarlanarak, kendi damak zevkiniz için uygun bir hale getirilebilir.

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP