3 Ocak 2009 Cumartesi

Düş'e Alt Yazı...4;Hal ve Gidiş...



23:58:18 kadının e-postasına düş(en)


Kontörün mü bitti ? Telefonun mu kapalı?yoksa seni çaldılarmı ?yoksa hastamısın?Yoksunda...Ama sadece buralarda...Bende varsın...

galiba:))

Düş'e yatmaya gidiyorum, sıcak su torbasını sen sanıyorum uykunun bi yerinde, tekrar uyuyorum salak salak..

Ya merak ettim aslında da, benimki ıslık çalmak işte:))

Ya niye merak ettim ki,fazlamı alıştım acaba sana? Bunu sorim kendime bakim ne diyecek kendim...Gidemiyom bak,sanıyomki senle konuşuyom,bi şekilde sana dokunuyom,sanıyom işte ,geliyom sana bakmaya ,öpüyom... ama ne öpme:))

İyisin dimi..dilini yutmasan sesin çıkardı kesin...bişey olmadı dimi...iyisin dimi..iyisindir ya,...he? ..uff ya:(


00:31:01 adamın e-postasına düş(tü)


06:24:11 kadının e-p0stasına düş(medi)


08:17:31 kadının e-postasına düş(medi)



09:33:29 kadının e-postasına düş(medi)


09:44:37 kadının e-postasına düş(medi)



Resim Eleanna Anagnos
Müzik Feridun Düzağaç-Uykusuza Masallar albümünden Özledim adlı şarkı
.

2 Ocak 2009 Cuma

Düş'e Alt Yazı...4



00:17:52 adamın e-postasına düş(tü)


.


06:34.14 kadının e-postasına düş(medi)



11:42:46 kadının e-postasına düş(medi)



13:26:32 kadının e-postasına düş(en)


Bir ışık vardı/
Ben ona bakıyordum.
O ışık sallanıyor sanıyordum.
Oysa hemen anladım,
Ki ben kımıldanıyordum.Demiş ya Özdemir Asaf, ben sanaydım:)... Yılın güzel geçsin...Benim için zaten güzel geçecek, çünkü içinde sen varsın:)


13:28:14 adamın e-postasına düş(en)

:)))

13:29:54 kadının e-Postasına düş(en)

Ah burnum:))



Resim Eleanna Anagnos
Müzik John Williams - Spanish guitar music albümünden Sonata in D adlı parça.

Taraf Tutmak...


Sanat, totaliter politika, siyaset ilişkileri üzerine olayın farklı yanlarından sorgulamaları olan, biraz emek ve ilgi isteyen bir ritimle ve neredeyse tek mekanda geçen bu film: Usta bir yönetmenin iyi oyuncularla kotardığı, sanat toplum için mi, sanat sanat için mi yoksa sanat iş birlikçi mi ile militarist ve düz bir mantık nereye ve neye bakar üzerine yanıtları olan...

Sanatçının ve sanatın işlevini; mesleğine bağlı toplumun iki tarafınca da sevilen 20. yüzyılın en seçkin orkestra şeflerinden biri olan Wilhelm Furtwangler'in ülke siyaseti içindeki duruşunu, kariyer mi yoksa bir başkaldırı mı ikileminde sorgulayan, aynı koşullarda siz olsaydınız ne yapardınızı izleyiciye sorgulatan...

İnsan (Amerikalı bir binbaşı, nazilere başkaldırmış bir vatanseverin sekreter kızı ve Alman asıllı Amerikalı bir başka subay) karakterlerinin yetişme tarzları ve algılamaları örneklerinden yola çıkarak, aynı olayı farklı insanların farklı anlamlandırabilecekleri gerçekliği üzerine tezleriyle usul usul izleyiciyi besleyen...

İnsan olmanın düşünme olgusuna ve bu olgunun farklılıklarına göndermeleri olan...

Görkemli bir müzik eşliğindeki finalinde, sanatçının suçlu ya da suçsuz olduğu üzerine keskin yanıtlar vermeden; görkemli mekanlar, diyaloglar ve tiyatro tadında usta oyunculuklar sunan; psikolojik gerilimi ve müzikleriyle bir şölen halinde süre giden ama izlenmesi kesinlikle emek isteyen; düşünmeye ve sorgulamaya meraklı izleyicinin seveceği, Istvan Szabo'ya'’2002 Mar del Plata’da En İyi Yönetmen'' ödülünü kazandırmış çok güzel bir filmdir.

Diyaloğa dayalı, karakter analizleri ve ideolojik sorgulamalar yapan filmlerin temposundan rahatsız oluyor, ben sadece vakit geçirmek ve eğlenmek için film izlerim diyorsanız da izlemeyin!

Yönetmen: Istvan Szabo.
Senaryo: Ronald Harwood.
Görüntü Yön.: Lajos Koltai.

Oyuncular:Harvey Keitel (Steve Arnold), Moritz Bleibtreu (David Wills), Stellan Skarsgård (Wilhelm Furtwängler), Birgit Minichmayr (Emmi Straube), Ulrich Tukur(Helmut Rode), Oleg Tabakov (Kolonel Dymshitz)

1 Ocak 2009 Perşembe

Bu Kısa Filmi İzlemelisiniz...

Eğer ilerde bir gün, bir uzun metrajlı film izlerken; evet bu yönetmenin amatörce çektiği bir kısa filmini izlemiştim, onu tanıyorum demek istiyorsanız,sayfasında duygularımı şu sözlerle ifade ettiğim bu filmi kesinlikle izlemelisiniz:Kesinlikle beklediğimden çok öte olduğunu belirtmeliyim:))İlk andan itibaren genç bir çalışma olmasının heyecanını duyduğumu, ilerledikçe film, nasıl bir emek ve heyecan koyulduğunu hissettim...Tüylerim diken diken oldu:))Çok güzeldi,kamera açılarına ve kameranın kullanımına bayıldım,mekân seçimleri, müzik, senaryo, kurgu, geçişler enfesti...Zaman seçimleri, onlara geçişler, her şey çok güzeldi...Oturup bir teknik analiz yapmanın doğru olmadığı düşüncesindeyim...

Ama filme katılmış ve onun bütün aşamalarındaki heyecanlarınızı hissetiğimi bir kez daha özellikle vurgulamalıyım.Sadece;sanki trende bitseydi daha iyi olurdu diye düşündüm,ki çok iyi bir seçimdi o sahne; ve çok şey anlatıyordu...Final gördüğü anda izleyeceğinin ne olduğunu anladığı bir sahneydi.Ve bence film süresince yaratılan merak duygusunu orada tüketti...Hepinizi kutlarım.Filmin çok iyi olduğuna bir kez daha vurgu yaparken,yolunuz açık olsun diyor;ve bir gün bir filmin altında Mustafa Can Poyraz adını göreceğimi biliyorum:))

Filmi İzlemek İçin Resmi Tıklayın

31 Aralık 2008 Çarşamba

''Küçük'' Bir Dostluk Öyküsü ...Captaiin

Daha önce film yorumları yazdığım yerde, yazılarımdaki dili öven ve bunu neye borçlu olduğumu soran bir mesajla karşılaştım bir akşam. Mesajın sözcüklerinden karşımda kim olduğunu sezmiştim. Ona bir cevap yazdım.

Ve bir gün bir film yorumu yerinde şunlar yazıyordu: ''Başlangıcım; sadece bir “soru”ydu onunla… Söyleyişindeki içtenliğe ve sadeliğe saf bir ilgi duyduğum ve ona ait her metni okuyuşumda yüzümde tebessüme sebebiyet veren, ufak sırlarını paylaşmaktan zevk duyan o ”“güzel insan””a… Zaman önce, cümlelerinin arasında ”Into The Wild” diye bir film ismi okuduğum, benim “sevgili” arkadaşım adına …''

Yaşamım boyunca çok hediyeler aldım. Ufaklı büyüklü ödüller... Ama gözlerdeki ve cümlelerdeki içtenliğin, samimiyetin ve yüreklerin sıcaklığında sunulmuşların değerine, adet yerini bulsun ya da bir çıkar gözeterek verilmiş hiç bir hediyenin büyüklüğü ya da ekonomik değeri ulaşamadı.

Ve bir yazının önünde size adanmışlığa vurgu yapan satırların, o an itibariyle hiç yüzünü görmediğiniz, yüzünüzü görmeyen biri tarafından yapılmasının tadı doyumsuz.

Onu yazı tahtasına yazdığım şu sözcüklerle anlatmak isterim: ''Sitenin en ele avuca sığmazıdır kendisi, onun izlemeye çalışırsanız sizi tık nefes bırakır. Güzel sorar, güzel yazar... Hayata antenleri açık sanırdım kendimi... Onu tanıyınca yetmez olduğunu fark ettim. Felsefe demişim bir mesajımda, artık kurtulamazsınız dedi benden... Karar verdim devletin koruma programından yaralanıp, kimliğimi ve görünümümü değiştireceğim. Onun peşinden koşmak zor, o meraklı bir sevecenlikle inlerinize girmeyi başarıyor, ve çok da iyi yapıyor. Benim arkadaşım; ve ondan çok şey öğreniyorum, buna çok da seviniyorum. Eğer gününüz kötü geçiyorsa bir doz Captaiin yazısı okuyun, ağzınız kulaklarınızla buluşsun; içinize bahar doğsun.. Ama dikkat edin kapatmayı unutmayın, çünkü açık kalabilir!''

Ve sevgili Weltem'in yine onun yazı tahtasına yazdığı şu sözcüklerle devam etmek isterim: ''O bizim grubumuzun, hayat korkuları, okuldan kaçışları, kaptanlık hayalleri, otobüse binip insanları izleme hastalığı olan afacan yazarımız. Bazen kaleminden boyundan büyük laflar çıkarır ve beni nasıl hissetti bunu acaba, yoksa ben duygularımı kayıp mı ettim, neden aynı endişeler yok bünyemde diye bana beni sorgulatır. Bazen de gülümsetip; afferim kız sana, sen mutlaka bir şey olucaksın dedirtip kendimi iyi hissettirir. Varsın kaptan olamasın, kurulması zor hayaller kurmak bile varlığını anlamlaştırıyor onun..)''

Geçenlerde ''HOŞÇAKAL'' yazısını henüz blogda yayınlanmamışken okuduğumda, o an hissettiklerimi paylaştığım bir arkadaşıma ifade ettiklerimle noktalamak isterim yazıyı: ''Çok hoş, okuduğum ilk andan itibaren yüzüme bir gülümseme oturdu, göz uçlarıma da keyfin damlaları... Onda kendimi görüyorum; fırlama halini, duygusal derinliğini acayip seviyorum. Anarşist duruşunu, farkında ve hesaplanmış isyanlarını seviyorum. Yazıp oynamasını, hayatla eğlenmesini; onun büyümesini izlemeyi seviyorum.Çok iyi bildiğim bir senaryonun yeniden çevrimini izlemenin keyfi bu.''

Ve onun HOŞÇAKAL yazısıyla uğurladığı bir dönemden yeni bir çağa açıldığı bu gününü kutluyor. Bildiğim hayallerini gerçekleştirme yolunda başarıyla ilerleyeceğinden hiç kuşkum olmayan arkadaşıma yolun hep açık olsun diyorum

Doğum Günün Kutlu Olsun.

buraneros

İyi ki Varsın Captaiin; Ve Hep Ol; Ol ki Enerjin Işık Olsun Hepimize...

Mutlu Yıllar


La Paragas

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP