30 Aralık 2008 Salı

Düş'e Alt Yazı...3



00:25:26 adamın e-postasına düş(tü)



06:49:21 kadının e-postasına düş(medi)


07:20:13kadının e-postasına düş(medi)



07:21:58


adam sessiz bir tebessümle galiba dedi ...kalktı yürüdü...elleri tebessümde camın önünden dışarı baktı...dün akşam gün batarken birer bacaklarını odun çıtırtılarının yanındaki kanapeye çekmiş yüz yüze otururken;sağ elinin dört parmağının usul bir temasla kavradığı boyunun kalp atışlarını duydu; avucundaki yanağın nefesini hissetti...baş parmağı yanaktan kulağa doğru hareket ederken , gideceği yeri bilen öpücüğü düşündü....alev alev güldü.

07:22:02 kadının e-postasına düş(medi)


08:21:55 kadının e-postasına düş(medi)

Resim Claude Monet
Müzik Christina Aguilera-Back To Basics-2006 albümünden Hurt adlı şarkı.

Noel Baba...



Noel baba üzerine kapitalizmin bir ürünü olmaktan başlayıp din propagandasının yapıldığına kadar bir sürü şey konuşulur. Oysa, onun ve benzer varlıkların ne olduğuna, neyi nereye kadar götürebileceğinize, nasıl algılayacağınıza karar veren sizsinizdir. Eğer kapitalizmin tüketim yönünde bir oyunu ya da düzeni algısıyla bakacaksak; zaten her gün, Noel Baba gibi bir dayanak olmaksızın da reklamlarla beyinlerimize girilip gerekenler yapılıyor. Ben de istersem bu yazıda yılbaşı ve Noel Baba üzerine, ideolojik alt yapımın birikimiyle çok şeyler yazabilirim.

Birileri Noel Babayı ticari anlamda kullanabilir, birileri bunun bir din propagandası olduğunu söyleyebilir. Ben, tüm bunların dışında kalarak, onda simgelenmiş yardım etme, çocukları sevindirme işlevini yerine getirişi ve kızaklarıyla birlikte bütün çocukların algısındaki halini severim. Küçük bir çocukken aklımda varlığını hep sürdürmüştür. Süslü çam ağaçlarını sevmiş, imrenmişimdir.


Bizim yaşamımıza Noel Baba Mussano'yla, biraz da kendi özlemlerimizden de yola çıkarak, istediği treni Noel Babanın getireceğini söylediğimiz bir yılbaşın gecesinde girdi.

Gece boyu sürekli şömineyi kontrol edişi, her tıkırtı duyduğunda kafasını içine sokup bacadan yukarı bakışı, dile getirdiği sözcükleri çok hoştu. Tabi ki uygun saat geldiğinde tren kutusu şöminenin bacasına sıkıştırıldı. Uygun ses yaratıldı.

Onun beş yaşına bile gelmemiş hali, yüzündeki heyecan, şöminenin içine dalışı, uğraşmalarına rağmen onu ordan alamayışı, yardım istemeyi bile zaman kaybı sayan sevinci görülmeye değerdi.

Bu her yılbaşı tekrarlanan bir ritüel halini almıştı ki bir yılbaşı Noel baba bir türlü gelmiyordu. Mussano çocuk heyecanlarıyla bekliyor, beklemenin merakıyla ne yapacağının şaşkınlığında, ortamdan kopmuş ama ortamdaymış pozlarında dolaşıyordu. ''Noel baba gelmeyecek herhalde! " diye sordu. "Sanırız bu yılki felaketlerden dolayı paraları daha çok, belki de sadece o felaketleri yaşayan çocuklara ve Afrika'daki açlığa harcadığından, onların daha acil ihtiyaçları olduğu için, durumları çok daha iyi olanlardan bu yıl oyuncakları esirgedi" dedik... Mussano daha bir şey sormadı ve içeri odasına gitti. Biraz sonra, kumbarasından çıkardığı bütün parayla döndü, paraların tümünü şöminenin içine bıraktı.

O içeri geçtikten bir süre sonra, Noel babanın tıkırtısı duyuldu. Mussano sese koştu. Şöminenin içindeki paralar gitmiş, yerinde ona yazılmış İngilizce bir not vardı. ''Bu ne? '' diye sordu. Ne ki diye alıp, şaşkın maskelerimiz yüzümüzde okumaya başladık.

Noel baba Mussano'ya teşekkür ediyordu; ve davranışının güzelliğine vurgu yapıyordu.

Bu olaydan bir kaç yıl sonra, Mussano'nun okumayı yazmayı yeni öğrendiği dönemde, ülkemiz deprem felaketini yaşadı.

Bir akşam, Mussano elindeki kağıtta bir banka hesap numarası ve tüm parasıyla "bunları bu hesaba yatırır mısın?" diye geldi. Bir miktar parayı onun adıyla o yardım hesabına yatırdım. O, belki unuttu ama onun adına yatırılmış makbuz hala bende saklı...

Ben kendi yaşamımda ve çocukların büyüme süreçlerinde şunu gördüm. Katı, reddeden, yok sayan, kendi ideolojik yaklaşımlarımızla ve onlara farkettirmekten uzak tavırlarla çocuklara bir şey öğretmek zor. Onlarla paralel hareket edip doğru olanı farketmeleri için kanallar açmak gerek... Mussano, Noel baba diye bir şey olmadığını bir iki yıl sonra farketti belki... Ama o bekleme anlarının tadını, sevincini, coşkusunu hiç unutmadı.

Ne olur ki büyükler karışmasa, Noel baba çocukların görmek istediği yerde dursa... Ve çocuklar, hikayelerinde, akıllarında, dünyalarında fazlasıyla var olanın, bir çikolatayla da olsa tadını çıkarsalar.

Ne olur?

29 Aralık 2008 Pazartesi

Ukde

Kar yağışının olduğu bir evvel zaman, yılbaşı akşamında; senin üzerinde 6o ların izlerini taşıyan, kendi güzelliğinle şıklaştırdığın sadelikte siyah tafta bir elbise.. boynunda, iki küçük küpeyle tamamlanmış aynı sadelikte bir inci kolye.

Omuzunda, diz üstü siyah kalın bir manto ve senin kendi saçların... Elinde, yılbaşı şıklığında zarf bir çanta, onu tamamlayan şıklıkta siyah bir ayakkabı; görkemi gölgesinden taşmış büyük ağacın alt köşesindeki küçük Rus lokantasına gidiyoruz.
Mantonu vestiyere bırakıp, o mekânın kendine has soyluluktaki masalarından birine oturuyoruz. Bütün ortamı daha da farklı ruh hallerine taşıyan Rus klasiklerinden oluşan bir müzik çalıyor. Votka eşliğinde mezeleri tadarken, ben seni seyrediyorum.

İçeride, lokanta sahiplerinin ve garsonların samimi telaşları... Mutlu insan sesleri... Her yaştan güzel kadınlarla güzel erkeklerin birbirlerine dokunuşları... Dışarı da kar.

Şık porselen tabaklara soylu tavırlarla servis edilen ara sıcaklar; yanında gürcü şarapları... Sen kadehini dolduran garsona teşekkür ediyorsun, ben seni seyrediyorum.

Lokantanın küçük pistinde ateşli bir tangoyu içimize çeke çeke dans ediyoruz; bütün kokun bütün benliğimi sararak, bütün bedenim teninin sıcaklığını hissederek... Ve ruhum vücudunun bütün kıvrımlarına dokunarak...

Elinin sıcaklığı ellerimde masamıza oturuyoruz. Çeşit çeşit Rus yemekleri geliyor, yanında sıcak şarapla...

Ben seni seyrediyorum; dışarıda kar.

Şampanyalar patlıyor tam onikide; küçük, içten, tutku yüklü ıslak bir öpücükle kutluyoruz birbirimizi... Küçük bir hediye veriyorum sana, gözlerin şehri aydınlatıyor. Ben, seni seyrediyorum.

Kutlamalar bir birine karışıyor. Mantonu alıyorsun. Dışarı çıkıyoruz.

Kar yağışlı, yılbaşı coşkusunun içerilerden taştığı sessiz sokaklarda, sokulgan adımlarla yürüyoruz.

Sen kar manzarası altındaki ırmağı seyrediyorsun.

Ben, seni seyrediyorum.

Dışarıda kar...


Müzik Astor Piazzolla - El Nuevo Tango De Buenos Aires(1995)albümünden Tristeza, Separacion - Part I adlı parçadır.

Düş'e Alt Yazı...2



23:46:47 adamın e-postasına düş(tü)




06:17:22 Kadının e-postasına düş(medi)


07:43:37 Kadının e-postasına düş(medi)


08:12:26

Adam ona ait bir şeye baktı; ve sevindi...

Hem kendi adına hem onun adına...


08:22:06 kadının e-postasına düş(medi)


10:12:17 kadının e-postasına düş(medi)


11:09:22 kadının e-postasına düş(medi)



Resim; Claude Monet
Şiir kimindir bilemedim,bulamadım.
Müzik Nazan Öncel'in Hatırına Sustum albümünden Nereye Gitti Bu Adam adlı şarkıdır.

28 Aralık 2008 Pazar

Beşinci Element...


Elimde kahve kokusu, kulaklıktan ruhuma akan müziklerle cama dayanmış gözlerimin önünde akıp giden zamanın; eriklerin meyvaya, elmaların çiçeğe, incirlerin tomurcuklara dönmüş güzelliğinin; sarı mor çiçeklerle donanmış ot ormanı içinde bir vahşi doğa hayvanı gibi görünür görünmez dolaşan kedilerin; uzun düzlüklere, sarp yamaçlara yayılmış sürülerin çıngıraklı yürüyüşlerinin; derin uykulara sığınacak gün batımındaki evlerin akşam yemeğindeki huzurunun; dağların ihtişamlı yalnızlığının; köpeklerin uzak havlamalarının; güneşin önce yakın ağaçların, sonra dağların ardından yok oluşunun tadını çıkara çıkara bir otobüs koltuğunda yol alırken... Yolculukların keyfinden, dışarıdan, iç yolculuklarımdan uzak tutmasın diye yanımda oturana merhabanın ötesinde bulaşma fırsatı vermeyen beni, bütün bu keyif dünyamdan iki koltuk önümdeki tv ekranına çevirip, kendi içine çekip, iki saat boyu oradan çıkmama izin vermeyen filmdir.

Muhteşem renkler, olağanüstü bir devinim, ince espriler, hoş duygular barındıran bu yaratılmış dünya: Dinlediğim bütün masallardan daha kucaklamıştı beni... Sonra her karşılaştığımızda izlemekten olağanüstü tatlar aldım. Belkide Luc Besson'u bu yüzden çok sevdim. Bruce zaten mavi aydan beri adamımdı. Milla için ne denebilir ki...

Bugün ne yapsamki kararsızlığında bir pazar günü için iyi bir seçim olabilir!

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP