31 Mayıs 2013 Cuma

Demek ki Neymiş!

Var olanları yıkıp yerine anlı şanlı AVM'ler dikmeyi...

Tarihsel anlamı olan, başta Emek Sineması gibi anısı yoğun mekanları yok edip, yerlerinden söküp,  çakmasını bu AVM'lerin bir köşesine sıkıştırmayı...

 Gezi Parkı gibi Anadolunun her köşesinden insanın izinin ve anısının olduğu mekanları yok etmeyi marifet sananlara kapak olsun!

"Uluslararası Alışveriş Konseyi tarafından organize edilen ve ‘AVM Oscarı’ olarak kabul edilen ‘2013 ICSC Avrupa Alışveriş Merkezi Ödülleri’ sahiplerini buldu. 8 farklı ülkeden 12 finalistin değerlendirildiği sektörün en prestijli ödülleri, Stockholm’de gerçekleştirilen ICSC Avrupa Konferansı’nda açıklandı. ‘Yeni Geliştirilen Projeler’ arasında ‘Medium’ (Orta Ölçekli) kategorisinde İtalya ve Almanya ile yarışan Bulvar Samsun AVM, ‘Avrupa’nın En İyi AVM’si Onur Ödülü’ ve ‘Avrupa’nın En İyi Yenileme Projesi Jüri Özel Ödülü’ olmak üzere 2 özel ödüle layık görüldü."

Daha fazla Bulvar AVM için buradan lütfen: Bulvar Sadece Bir AVM Değildir; Bir Zihniyettir!

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Nazım Hikmet’in O Yüreklerin En Derinine Dokunan Dili Gibi Bir Dilimiz Olmasa da...

Bir mail aldım ve ne yalan söyleyeyim üslubundan ve samimiyetinden çok etkilendim, İstanbul'da olsam kesin giderdim. Paylaşmak isterim, hatta mümkünse paylaşılsın isterim.




"Merhaba..

Nazım Hikmet’in o yüreklerin en derinine dokunan dili gibi bir dilimiz olmasa da; size ulaşabilmeyi çok isteriz...

Her yönüyle bir devrimci, şair, senarist, ressam, yönetmen, oyun yazarı, büyük bir ozan ve daha birçoğu olan Nazım Hikmet’i bir çok yönüyle, sadece anarak değil; o günde Nazım Hikmet’i yaşayarak, bilinmeyen yönlerini de paylaşacağımız bir etkinlik düzenlemek istedik...

Bizler üniversite öğrencileriyiz ve Nazım’ı; şiirleri, senaryolarını yazdığı çizgi filmleri, onun için yapılmış belgeselleri, oratoryosunu izleyerek, bestelenmiş şiirlerini dinleyerek, hep beraber şiirlerini okuyarak, günümüzü Nazımla geçirmek istiyoruz...

Etkilediği bir çok sanatçı dostuna da yer vereceğiz etkinliğimizde (Orhan Kemal, İbrahim Balaban vs.) ...

Vasiyetini yerine getiremesek de onun için Çınar yapraklarına şiirlerini yazarak bir ağaç yapacağız...

Turna kuşlarıyla süsleyeceğiz...

Tüm bunları yüreğimizdeki Nazım’ı anlayarak, tanıyarak yapacağız..

 Nazım’ı selamlayarak, onu bugünde yaşatarak...

İsteyen herkes; ister beş dakika uğrayabilir; isterlerse tüm etkinlik boyunca bizimle olabilirler...

Katılanlara Nazım Hikmet ajandaları, kitap ayraçları, afişler, posterler… hediye edeceğiz...

 Hiçbirinin ücretli olmadığını da özellikle belirtmek isteriz..

 Etkinliğimizi İKİ HAZİRAN PAZAR günü, İstiklal caddesi BÜYÜKPARMAKKAPI Sokaktaki '' Uçanev'' kafede yapacağız..

 Nazım’a saygılarımızı sunacağımız ücretsiz bir etkinliğe katılmak isteyen herkesi davet edebilmemiz için etkinliğimizi duyurmamıza yardımcı olmanızı can-ı gönülden diliyoruz.. Teşekkürlerimizi sunar, iyi günler dileriz..."

12 Nisan 2013 Cuma

Şehir ve Şehir

Kitap, her yılbaşı yeni bir yazarla tanıştırma geleneğimizin bir  örneği olarak Mussano'ya alınmıştı. Henüz kendisiyle buluşma imkanı bulamamış olsa da açılışı tarafımdan yapıldı.


Yılbaşı yaklaştıkça  çocuklara seçilecek kitapları araştırmanın, şahsımı farklı yazarlarla tanıştırdığı gibi  hiç bulaşmadığım türleri de tanımam açısından faydası olur.

Bu yıl, Şehir ve Şehir pek çok yerde karşıma çıkması ve tanıtım yazıları dolayısıyla ilginç gelmiş ve seçim adına öne çıkmıştı. Asıl istediğim yazarın, çok istediğim kitabını tüm çabalarıma rağmen bulamayınca ikinci seçenek olan China Miéville'in  kitabını tercih etmiştim.

Ancak çocuklar için aldığım bu kitapların ve yazarların hiçbirini okumam ben. Gerçi bu geleneği bu yıl "Artık şu dünyada bir Murakami de sen oku" minvalinde bir duyguyla bozdum. Gerçi onu da son iki yüz sayfasında terk edip araya üç kitap  aldım ama kendisi tamamlanmadığı için geleneğin bozulduğunun bir ibaresi de sayılmaz sanki.

Bu geleneği bozan ilk kitap Şehir ve Şehir, türünün severleri ne düşünür bilmiyorum ama tantımında yazan "Okuyucuyu sanatsal doruklara çıkaran bir gerilim romanı," cümlesinin özellikle sanatsal vurgusundan yola çıkarsam beni, edebi anlamda herhangi bir doruğa çıkaramadı. Ancak hem polisiye hem de fantastik öyküleri seven okurlar için bu anlamda bir doruk olabilir; bu noktada benim görüşümün özellikle fantastik öykülere uzak duruşum itibariyle hiçbir önemi yok.

Kitap öyle derin bir edebi dile de sahip değil.  "Vay be!" diyeceğim derin bir cümleye rastlamadım, tüm okuma sürecim boyunca. Benim, bu arızalı tavrıma ve  özellikle iki türe uzak bir okuyucu olmama rağmen kitabın keyifsiz olduğunu söylemem de mümkün değil.

Önemli ve çok keyifle okuduğum üç kitabın ardından fazlasıyla ilginç ve verimli bir ara sıcak oldu kendisi. Sıkı kitap okuyan ve söz konusu türleri seven okur için iki günde bitirilecek, meraklandırıcı bir akıcılığa da sahip üstelik..

Benim asıl altını çizmek istediğim ise akademik kariyeri de olan yazarın derinliği olan ve kapsamlı bir akademik  tezi, didaktik ve statükocu bir öğretmen edasıyla değil de son derece başarılı bir üslupla sıkmadan ve eğlendirerek okuyana geçirmeyi başaran bir yolu seçmiş olması. Tabii ki bu bir roman: Ama olay örgüsünün altında ortaya koyulan insan grupları, ilişkiler ve elbette ki  tutumları, ve bunları yazarın kendi doğrularıyla işleyişi ve dile getirişi özellikle siyasal görüşlere, işleyişlere ve politik tutumların çeşitliliğine merakı olan okuyucuya "evet ya böyle" duygusu yaratan kuramsal doğrular olarak da yansıyor.

Tümüyle kurgusal bir şehirde geçen ama şahsen bana Doğu-Batı Berlin özelinde benzer farklılıkları olan pek çok ülkeyi ve şehiri çağrıştıran Bezsel'in iki farklı ideolojiyle yönetilen iki yakasından iki polisin, bir cinayeti araştırdıkları  bu "varoluşsal polisiyede" yazar: Dünyadaki göçmen hareketleri, onların entegre olmaya çalıştıkları toplumlar içindeki pozisyonları ve o toplumun yerlileri tarafından algılanışları ile dinler üzerine çok didaktik olmayan, ana olayın akışında  olağan bir şekilde yer alan derin analizler ortaya koyuyor.  Tüm bu kıyaslamaları yaparken ve hikayenin alt teması olarak kullanırken asla savunduğu ideolojinin klişelerine sarılmıyor. Bir durum ortaya koyuyor.

China Miéville'in, okuyanı, yer yer kendi bakış açısından farklı düşürse de rahatsız etmeyen, kasılmayan, çok tatlı bir bilmişliği var. Ülkemiz ve yakın coğrafyamızdaki siyasal durum ve olan biten üzerine değerlendirmeler de yapmaya olanak yaratan bu kurgusal kitapta Türkler, İslam ve Atatürk vurgularına rastlamak da kitabı ilginç kılan bir özellik.

Şahsım için -roman olarak- hayran olunası bir kitap olmasa da türü ve sevenlerini göz önüne aldığımda; hem polisiye, hem fantastik anlamda güzel bir bir tadı olan Şehir ve Şehir'in değerli kitaplar seviyesinde olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim sanki..

Ya da öyle olduğunu hissediyorum diyelim.


İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP