12 Temmuz 2011 Salı

Şu Bilet Meselesi

Genelde Erasmus'a gideceklerin en büyük sorunu ve en endişeli oldukları konulardan biri, forumlardaki başlıklardan ve yazılardan da anlaşılacağı üzere uçak biletidir. Oysa en az telaş edilecek konu budur, eğer planlı biriyseniz tabii ki... Planlıdan kastımı şu yazıda ayrıntılı bir biçimde anlatmıştım. Kısaca özetlemem gerekirse, işlerini son dakikaya bırakmayıp da önceden düzenleyen birisi olma hali diyebilirim.

Bir Erasmus öğrencisinin ekonomik ve sorunsuz olması açısından ilk halletmesi gereken şey uçak biletidir. Sınav sonuçları açıklanıp da Erasmusa gideceğiniz kesinlik kazandığında başlamalısınız uçak bileti takibine...

Benim gözlemlediğim şöyle bir şey var: Çoğunluk, karşı okuldan gelecek kabul belgesini eline almadan uçak biletiyle ilgilenmiyor. Oysa toplam Erasmus maliyetinizi geciktikçe artıracak en önemli unsur bilettir. Ne kadar gecikirseniz maliyetiniz ve telaşınız o oranda artar. Sonra maliyeti düşürmek için aktarmalı uçuşların peşine düşmek zorunda kalırsınız. Bu da örneğin direk uçuşla 2,5 saatte ulaşabileceğiniz Varşova'ya en erken 5 hatta bazı uçuşlarda 16 saat sonra ulaşmanıza yolaçar, gecikmeler ve bagaj kaybolma riskleri de cabası... Direk Varşova'ya uçtuğunuzda, havalanından 180 nolu otobüsle tren garına 20-25 dakikada geçip, (taksi ücreti 40 zloti civarı) Polonya'nın her tarafına tren ile ulaşabilirsiniz.

Ben Polonya örneğinden yola çıkarak ve kendi tecrübem doğrultusunda anlatacağım ne yapmanız gerektiğini. Anlatacaklarım Polonya özelinde olsa da, diğer ülkelere gidecekler için de bir ölçüde yararlı olabilir. Polonya hem gerekli belgelerin sayısı hem de ülkenin Erasmus'a gösterdiği ilgi dolayısıyla vize işlemlerinin en kolay halledilebildiği ülkelerin en önde gelenlerinden biridir. Bu yüzden belgeler konusunda endişeye ve telaşa kapılmanıza gerek yoktur.

Polonya'da Erasmus yapacaksanız ve güz döneminde gidecekseniz daha okul kapanmadan ve asilliğiniz kesinleşir kesinleşmez biletin peşine düşmelisiniz; bahar döneminde gidecek olanlar da, Eylül'de okul açılır açılmaz bilet sorgulamalarına başlamalıdır. Bu süreçte yapılması gereken en önemli şey, Erasmus koordinatörünüze bir mail attırarak gidilecek okulun açılış ve kapanış tarihlerini bir an önce öğrenebilmektir.

Bu bilgiyi edindikten sonra ülkede ne kadar kalmayı planlıyorsanız, ona göre gidiş dönüş tarihleri belirleyip LOT'un sitesi ile akraba olmanız gerekir. Burada önemli bir noktanın altını çizmeliyim: THY, LOT'un operasyon ortağıdır. Bazı günler her biri farklı saatlerde ayrı ayrı uçuşları olsa da, çoğu zaman (yani tek uçuş olan günlerde) yolcularını aynı uçakta uçururlar. Daha açığı; tek uçuş olan günlerde siz biletinizi bu iki havayolunun hangisinden alırsanız alın uçacağınız aynı uçaktır. (Aynı tarihleri girerek hem THY, hem de LOT'dan bakıp, uçuş saatlerinden ve uçakların modelinden durumu anlayabilirsiniz. Örneğin ben gidiş dönüş biletimi LOT'dan almış olmama rağmen dönüş uçağım THY). Burada bir not daha verecek olursam, o da özellikle erken alımlarda LOT'da fiyatların daha ucuz olduğudur. Her ikisine de bakmakta yarar var elbette.

Bu ön bilgilerden sonra gelirsek ayrıntılara: Öncelikle gidiş tarihinizden en az 4-5 ay önce LOT'un sayfasına ziyaretlere başlayarak, gidiş ve dönüş tarihlerinizi girip ve özellikle 7 gün aralığını işaretliyerek, tıklayıp bir sonraki evreye geçiyorsunuz. Ve size toplam uçuş fiyatınızın yanısıra ucuz biletlerden kaç adet kaldığının sayısını veriyor sayfa(rezarvasyon iptallerinden dolayı bazen bitti sandığınız bilet ertesi gün olabiliyor, ama yine de eli çabuk tutmakta yarar var). Eğer sizin günlerinizdeki fiyatlar yüksek ise siz, o bir hafta aralığındaki en ucuz günlere bakarak yeni günler saptayıp maliyetinizi düşürebilirsiniz. Burada bir ayrıntı daha vermem gerekiyor ki bu da: Dönüş tarafındaki fiyatlardan en ucuzu işaretlediğinizde, gidişteki yüksek bazı fiyatların düştüğünü görecek olmanızdır. Tüm bu incelemelerinizin sonunda sizin için en uygun olan günleri ve fiyatı saptadıktan sonra isterseniz site üzerinden rezarvasyon yapıp üç gün içinde biletinizi alabilir ya da vazgeçersiniz. Burada yine kendi pratiğimden yola çıkarak size şöyle bir öneride bulunmak isterim: Sitedeki tarihleri ve fiyatları saptadıktan sonra yakınınızdaki, THY acentalığı olan ve güvendiğiniz bir turizm ofisine gitmeniz. Çünkü bu ofislerden ufak bir farkla biletinizi kredi kartınıza beş taksitle alabilme olanağınız var, ki ben ve arkadaşlarım bu yolu tercih etmiştik.

Dip not olarak şunu da belirteyim: Alacağınız bilet "Economy Saver" olduğundan iade şansınız yoktur. Eğer olur da satın aldıktan sonra tarih değiştirmek isterseniz, 50 euro ceza ile birlikte, değiştirdiğiniz tarihteki biletin varsa fiyat farkını ödersiniz. Bu yüzden tarihlerinizi net olarak belirleyin. Erken aldığınızda tek gidiş fiyatına gidiş- dönüş alabilme fırsatı olduğu için ben, gerektiğinde dönüşü yakmayı göze almıştım(Gidiş-dönüş 520TL'ye aldığım biletin sadece 22.temmuz tarihli dönüşü şu an 1.11o TL.) Şunu altını çizerek ve bir kez daha tekrar ederek tavsiye ederim: 100 tl daha ucuza gideceğim diye aktarmalı uçuşlara yönelmeyin, çünkü LOT ile 2.30 dakikada gideceğiniz Varşova'ya hem aktarma, hem de havaalanlarında uzun bekleyişler yüzünden en erken 4.5-5 saatte gidersiniz. Bagaj kaybolma risklerini de göz önüne aldığınızda değip değmeyeceğini iyice düşünün. Uzun lafın kısası benim tavsiyem gidiş tarihlerinizden 4-5 ay önce LOT'a bakın, eğer kararınızı ve tarihlerinizi kesinleştirdiyseniz biletlerinizi alın ve direk uçuşun keyfini yaşayın!

3 Temmuz 2011 Pazar

Erasmus'un İz Bırakanları

Ayran: Kanarya Adaları'nın Spartacus'u. Dağcı, iş hukuku uzmanı. Erasmusa yalnızca bir sırt çantasıyla gelmiş. Konferansa giderken de, halı sahada top oynarken de, clubda eğlenirken de aynı kot pantalonu ve aynı t-shirt'ü giyiyor. İngilizcesi hemen hemen hiç yok. Bir araya geldiği İspanyollarla da net olarak anlaşamıyor. Bunun nedeni adada konuşulan yerli halkın dilinin İspanyolcanın farklı bir formu olmasıymış. Polonya'ya nasıl geldiği bilinmiyor. Yüzerek Atlas'tan falan dolaşıp, Baltık üzerinden bile gelmiş olabilir; ancak dönüşü muhteşem oldu. Otostopla dönmeye çalıştı. İlk iki deneme başarısız olduktan sonra, 3.'de ancak Varşova'ya kadar gidebildi. Son kararı Berlin'e gidip bir arkadaşının yanında çalışarak dönüş parası biriktirmek oldu. Erasmus'un açık ara en ilginç adamı.

Ameraldo: Arnavutluk doğumlu. Dedesi imam, kendisinin İtalya'da pis işlerle uğraştığı söyleniyor. Bizdeki ismi “Torbacılık” olan türden.. Erasmus'un en çapkın adamı. Olsztyn'in en büyük festivali Kortowiada'da vücuduna yazdığı “In pussy, we trust!” ve “I love Polish Girls” yazılarıyla hatırlanacak. Bir de en azılı kavgalarda bile bodyguardların hiçbir müdahalede bulunmadığı, yalnızca öğrenci kimliğinizi göstererek bedava girebileceğiniz kadar sıradan bir bar olan Antalek'e bir süre alınmayışıyla.. Aramızda geçen ilk muhabbette bir kızla öpüşürken, bana aynı anda: “Seni ilk gördüğümde Türk olduğunu düşünmemiştim” gibi uzun bir cümle kurmayı başarmıştı. En azından yazın sonuna kadar kalması bekleniyordu; ancak Haziran'ın ilk günü çok sevdiği Polonyalı kızlara veda ederek herkesi şaşırttı.

Iwo: Nam-ı diğer Mr. Piwo. (Lehçede Bira) Alkol bağımlılığıyla ün yapan ESN mentörü. İlk tanışmamızda kapıdan içeri “Where is my Wine!” diyerek girmişti. Herhangi bir yerden edindiği tencerenin içine şarap ve Polonya'nın ucuz kolası Hoop'tan oluşan, tadı iğrenç bir karışım ekleyerek sizi saatlerce bir odanın içinde rehin alabilir. Eğer içmeyi reddederseniz Türkçe olarak: “İç iç, içmeyen ibne!” şeklinde tempo tutarak psikolojik baskı da kurabilir.. Burada kendi deneyimlerimden yola çıkarak söylersem izleyeceğiniz en iyi yol, eğer kuvvetli bir içiciyseniz herkesin birkaç yudum alarak arasında dolandırdığı tencereyi tüm kötü tadına rağmen fondip yaparak boş halde ellerine teslim etmek olur. Ki bir sonraki turda “Sana nasıl içileceğini gösterdim! Daha fazla istemiyorum!” diyerek yırtma şansınız olsun. Bu kadar azgın bir adam olmasına rağmen, sınavlar yaklaşınca hemen her Polonyalı gibi 1 ay odasına kapanıp, etrafta görünmemeyi başararak gönülleri fethetmiştir. Bu adamlar hem eğlenmeyi, hem de sorumluluklarını yerine getirmeyi bir arada başarıyor gerçekten. Bizden en önemli artıları nerede ne yapacaklarını bilmeleri..

Anna Eva: Olsztyn ESN'in fotoğrafçısı. Gazetecilik okuyor. Unutulmaz olayımız dans pistinde geri geri yürüyerek saçma sapan bir robot dansı yapmaya çalışırken, onu farkedemeyip üzerinden geçmemle oldu. Sağlık durumu şu an iyi. O gün bugündür zaten hafif sıyrık olan kendisi iyice garipleşti yalnız. Her yer ve her şartta siz farkında olmadan fotoğrafınızı çekme özelliğine sahip. En iyisi gidip usulca ona teslim olmak. Saçma sapan fotoğraflarınızı ESN sayfalarında görüp bunalıma girebilirsiniz aksi takdirde..

Tramvay Marta: Tramvaylara olan düşkünlüğüyle bilinen Polonyalı meslektaşım. Varşova dışında yaşasa da, Language Exchange'lere sık sık katılır, azimli bir kızımız. Ancak memleketinde tramway olmadığından mı, yoksa kıçını kaldırıp yürümekten aciz olduğundan mı iki caddelik yolu bile iki tramway değiştirerek gitmeyi göze alıyor, bilinmiyor. En son Pole Mokotowskie'de düzenleyeceği barbekü partiye Facebook'tan yalnızca 5 kişinin “evet katılıyorum” yanıtı vermesi üzerine partiyi iptal etmişti.

Fabricio: İtalyan sevimli dev. İri cüssesine karşın, içinde kırılgan bir kalp barındırır. Rap müzikle ilgileniyor, dünyaya barış mesajları veriyor. İlk karşılaşmam sarhoş olduğu için dengesini kaybedip üstüme düşmesiyle oldu. Herhangi bir kırık çıkığım çok şükür ki yok. Bizim Türk kızlardan birine yazdığı için, otomatik Türk erkeği korumacılığı refleksiyle fırçalamıştım. Bana ne halbuki, sen git Varşova'da Erasmus'unu yapsana! Olsztyn'in düzenine niye karışıyorsun!

Kalina: Alman sınırına yakın şirin bir kasabadan gelen müstakbel Polonyalı yengemiz. Kara kaşlı, kara gözlü bir Türk Erasmusçunun mentörüyken kendini ona kaptırdı. Türkü dinliyor, halay çekiyor. Türk gelenekleriyle ilgili videoları Facebook'unda paylaşıyor. Erasmus'un Türkleştirdiklerinden.

Kristian: Bir gece koridorda ayak parmakları pembe ojeli; ancak geri kalan kısımları gayet normal sarışın, zayıf tipik bir Polonya erkeği olarak belirdi. Zaten sarhoştu ve midesinin felaket halde olması gerekirdi. Ancak içtiği o kadar biranın üzerine ikram ettiğimiz iki shot votka, iki bardak rakı ve bir tabak tarhanayı daha içmeyi başararak benimle dünya mutfakları konusunda muhabbet etmeyi sürdürdü. Ertesi gün onun yarısı kadar içmiş olmama rağmen yataktan zor kalkarken, dışarıda karşılaştığımızda okula giderken zımba gibiydi. Eğlence zamanı eğlence, ders zamanı dersin tipik bir örneği daha..

Ania: ESN görevlisi, organizasyon ve halkla ilişkiler uzmanı. Her şartta her durumda işin bir çıkar yolunu bulmasıyla ünlü. Konferansda moderatör de olabilir, en ufak herhangi bir sorununuzda bir telefonla yardımınıza da koşabilir. Bilgi donanımı, zarafet, güzelliğin yanında, son derece mütevazi ve samimi bir kişilik kendisi.

Erasmusun artık son demleri. Çoğu Erasmus çoktan ülkelerine döndü. Geriye kalan son 20 gün bana daha neler gösterir bilinmez; ama şimdiye kadar tanıdığım en vurucu kişilikler bu satırlardakilerdi.

30 Haziran 2011 Perşembe

Erasmus Üzerine Erasmuscuyla Hasbihal...

Erasmusun bir genç için, tıpkı farklı dinlerden insanların o dinlerin her birinin kutsalına giderek yerine getirdikleri ibadetin eş değeri nitelikte bir olgu olduğunu düşünenlerdenim. Buradaki kıyaslama eylemin kutsallığının ötesinde, değerini ortaya koyan bir benzetmedir, yanlış anlaşılmasın! Ki Erasmus tekrarlanabilme olanağı olmayan bir durumdur. Yani tüm yaşamınız süresince belli bir döneminizde, tek bir kere yapabileceğiniz bir keyiftir. Elbette insan, yaşamı boyunca çok kereler yurt dışına çıkabilir. Hatta uzun yıllar yurt dışında yaşayabilir. Bunların her biri kendine has özellikleri içinde barındıran keyifli hallerdir. Oysa Erasmus, tüm bu yaşama hallerinden daha özel olanakları içinde barındıran, tüm bunlardan daha farklı ve daha değerli bir taddır. Çünkü Erasmus size bulunduğunuz ülkenin insanı gibi yaşama, o yaşama biçimini tanıma olanağı sağlarken aynı zamanda, ders ve iş yükünün azlığından ve sözünü edeceğim çevresel koşullardan dolayı gezmeniz, eğlenmeniz, (belki) ilk yurt dışı tecrübenizi yaşarken aynı anda pek çok farklı ülkeden insanla tanışıp ilişki kurmanıza olanak sağlar. Üstelik de cebinize başkası tarafından koyulmuş para ile..

Bunun sadece bizim gibi gezme olanakları kısıtlı, bu kültürü yeteri kadar edinememiş ülke insanları için geçerli bir durum olduğunu sanmayın! Erasmus, Avrupa'da yaşayan her genç için aynı değerdedir. Hazır bu cümleyi kurup bu kıyası yapmışken, diğer Avrupa ülkelerinden Erasmus öğrencilerinin Barselona'daki durumunu anlatan, sizi fazlasıyla motive edecek, heyecan ve hevesinize katkı yapabilecek İspanyol Pansiyonu adlı filmi izlemenizi öneririm.

Şimdi gelirsek tavsiyeler kısmına... Söyleyeceklerim, genel olarak hangi ülkeye gideceklerse gitsinler her Erasmuscu'nun kulağına küpe olması gereken şeyler... Aslında bir öğrencinin Erasmus süreci, üniversiteye kayıt yaptırdığı gün başlamalı. O kaydı yaptırırken "ben Erasmus yapacağım" hedefini önüne koymalı. Hatta daha en başta, henüz tercihlerini yaparken, seçeceği okulların ikili anlaşmaları olup olmadığını göz önüne almalı. Şu sınıfımdayken ve şu dönemde Erasmus'a gideceğim diye bir yol haritasını en baştan çizmeli. Öncelikle okulunun imkan tanıdığı ülkeler üzerine emek vererek bir araştırma yapıp, kendi öncelikleri açısından en elverişli ülke ve şehir için karar kılmalı... Zaten Erasmus sınavına girip sonuçların açıklanmasından sonra da önünüzde uzun bir dönem oluyor. Bu dönem de, hakkı verilmiş bir Erasmus süreci yaşayabilmek için çok iyi değerlendirilmeli! Eğer yabancı dil konusunda eksiklikler varsa; oraların keyfine iyice varabilmek, farklı uluslardan gelmiş diğer Erasmuscularla nitelikli ilişkiler kurabilmek adına çalışıp takviye yapılmalı.* Gidilecek ülkede görülecek yerlerle ilgili planlar önceden şekillenmeli. İnternet üzerinden araştırmalar yapılıp rotalar çizilmeli, her şehrin resmi sitesinden gerekli bilgiler alınmalı, konaklanacak yerler* konusunda bilgiler edinilmeli. (*bkz: yazının sonundaki yararlı linkler bölümü)

Zaten, bütün bir yaz boyunca uyuyan bir ağustos böceği değil de önerdiklerimi yapan, bu uğraşların ve sonuçlarının tadını seven biriyseniz, heyecan içinizden taşıyorsa, mesele yok. Ama hep elini tutacak birilerini arayan, onlarsız bir şey yapamayan, planlarını onlar üzerine kurduğunda ve o dağlara karlar yağdığında planlarından vazgeçip bahaneler üreten biriyseniz, "onların sinemaları acaba nasıl, bir klasik konserde burada izlesem, tiyatrolarında bir oyun seyretsem, şu müzelerine bir göz atsam, şu sergiyi gezsem, bu birayı denesem, eğitimime katkı için bir konferansa katılsam" gibi heyecanlarınız yoksa... sokaklarını, mahalle aralarındaki hayatları, yerel lokantalarındaki yerel tatları, kitap satan dükkanlarını merak etmiyorsanız... ben sadece bara gider içerim, kızlar da nasılsa boynuma atlar diyor ve bunun hayallerini kuruyorsanız, Erasmusa hiç gitmeyip de şehrinizde kalsanız daha iyi edersiniz.

Bir de; gittiğiniz yerlerde bulunduğunuz ortamlarda, ara sıra da olsa, cebinize para koyarak böyle bir keyif yaşamanıza olanak yaratan ülkenizin tanıtımı için çaba göstermelisiniz. Zaten gezip tozmak, o parti senin bu parti benim, o bar senin bu bar benim dolaşmak için fazlasıyla vaktiniz var. Her Erasmus öğrencisi yola çıkmadan önce şehrindeki Tourism Information bürolarına giderek, gittiği ülkede kendince önemli sayacağı insanlara vermek üzere ülkemizi, şehrini anlatan İngilizce hazırlanmış tanıtım broşürlerinden, kitapçıklardan çokça almalı! Bu anlamda hiç bir sorun yaşamıyorsunuz, bu bürolardan dilediğiniz kadar broşür ve poster alabiliyorsunuz, üstelik de cebinizden kuruş çıkmıyor. Erasmusa gidiyorum ve bunlar orada yapacağımız tanıtımlar için gerekli dediğinizde, "dükkan sizin" diyorlar, merakınız olmasın.

Yine gideceğiniz ülkede başta Erasmus Koordinatörünüz olmak üzere süreç içinde tanışıp arkadaşlığınızı devam ettirmeyi düşüneceğiniz insanlar için de küçük küçük hediyeler almanız fazlasıyla yararınıza olacaktır. Örneğin biz Nilüfer'in 12 Düet CD' sinden bir kaç tane almış, koordinatörümüz Iwona için de el yapımı, camdan, rengini özellikle turkuaz seçtiğimiz bir mumluk götürmüştük.

Özellikle ilk günlerinizde Language Exchange'lerde mutlak olmaya çalışmalısınız; farklı ülkelerden ve okulunuz dışından pek çok öğrenci ile tanışmanıza olanak yaratan, bir bira, kola ya da kahveyle geçiştirebileceğiniz, ekonomik ve önemli partilerdir.

Özellikle altını kalın kalın çizmek istediğim bir şey daha var: Erasmuscunun dostu Ryanair. *

Mutlaka sık kullanılanlarınızda yer almalı ve şimdiden incelemeye başlamalısınız. Çünkü Erasmusa gidip de Ryanair olanaklarından yararlanmayanı dövüyorlar! Önemli kentlere 6-10 euroya uçabilme fırsatlarının yanı sıra, maksimum 150 euroya en az altı ülkeye uçup tekrar bulunduğunuz ülkeye dönme olanağınız var. Bunun için tabii ki biraz emek vermeniz, sürekli takipte olmanız ve planlarınızı önceden yapmanız gerekiyor.

Bahar döneminde gidecekler için ise okulun kapanışının ardından boş bir dönem var. Bu bölümü interrail yaparak değerlendirebilirsiniz. Hazır elinize D tipi Schengen vizesini geçirmişken, cebinizde Erasmus öğrencisi olduğunuzu belirten kimlik kartı varken, bunların olanaklarından geri durmayın derim ben. Belki bir daha bu kolaylıkla vize alabilme şansı bulamayacaksınız.

Yine altını çizmem gerekir ki interrrail planlarınızı da çok önceden yapmalısınız; özellikle iletişim kurmakta, arkadaş edinmekte çekingen biriyseniz.

Bu işleri tek başıma yapacak cesaretim yok diyorsanız da; çok önceden, belki de yola çıkmadan önce bu tür niyetleri olan insanlarla iletişime geçip ortak planlar oluşturmalısınız. Henüz Erasmus yapacağınız ülkeye gitmeden önce o ülkede arkadaşlar edinmeniz, onlarla iletişim halinde olmanız da fazlasıyla yararınızadır. Olursa olur, olmazsa ben tek başıma da yaparım diyorsanız, yapacaklarınız konusunda inatçıysanız, ben de size "helal olsun!" derim.

Şu son durumdan yola çıkarak şunu da belirtmek isterim: Eğer arkadaş bulamadığında tek başına bir yerlere gidemeyen biri iseniz, Polonya'ya gidecekler için önerebileceğim bir tur şirketi var. Ryanairle program yapıp denk düşüremediğinizde, ya da bilmediğim ülkede kendi başıma ne yaparım korkularınız varsa, Viyana, Prag, Amsterdam, Paris, İtalya turlarına bol miktarda Türk öğrenci ile birlikte katılabileceğiniz Mastertour'u takip edin. Tur başlangıçları Krakow'dan olduğu için, eğer Polonya'nın farklı bir kentindeyseniz, bir gün önceden Krakow'a gelerek başta Auschwitz olmak üzere şehri mutlaka gezmenizi öneririm.

Erasmus için Polonya'ya gidecekler; Krakow, Torun, Wroclaw, Varşova ve Gdansk'ı mutlaka görmeliler. Bir de Erasmusa gitmeden önce ya da gittiğiniz ülkede kesinlikle bir fotoğraf makinesı edinin ve süreç boyunca bol bol fotoğraf çekin. Onları internet üzerinden paylaşın. Aileniz sizi oradan takip ettiğinde mutlu olacaktır, emin olun. Hele bir de, ara ara yaşadıklarınızı anlatan küçük küçük yazılar yazarsanız, değmeyin keyiflerine... Aslında sizden sonra gideceklere kılavuz olması anlamında büyük bir iyilik ve bence bir sorumluluktur da yazmak! O yüzden deneyimlerinizi mutlaka paylaşın.

*Ryanair'in sitesine girdiğinizde sağ üst köşeden Erasmus ülkenizi seçip, o ülkeden olan uçuşları görebilirsiniz.

*Yararlanabileceğiniz Linkler:

Dil İçin: Hem İngilizcenizi geliştirmek hem de gideceğiniz ülkenin dilini en azından günlük ihtiyacınızı karşılayabilecek derecede öğrenmek adına, pratik yapma olanağı da tanıyan son derece işlevsel bir site: LIVEMOCHA (Bu siteyle ilgili olarak daha detaylı bir yazı okumak isterseniz şuraya bir göz atabilirsiniz.)

Konaklamalar için: HOSTELWORLD ve HOSTELBOOKERS

Gezeceğiniz yerlerde önceden arkadaşlar edinebileceğiniz, bir anlamda konaklamayı bedavaya getirebileceğiniz, bu anlamdaki yardımlaşmalara olanak yaratan önemli bir site: COUCHSURFING

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP