17 Kasım 2009 Salı

Bank;


Öyle bir hikaye var ki yüzünde...
Durduğun yer ve yaşadıklarım yüzünden.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Aman Dikkat!

İnsanlar konusunda sezgilerime çok güvenirim. Elbette bu güvenin oluşmasının temel dayanağı tecrübe... Çok uzun yıllar içinde sayısını hatırlayamadığım kadar insanla yüz yüze gelerek, iş dahil olmak üzere bir çok alanda her meslekten, her kimlikten, her yaştan kişiyle konuşarak, onları dinleyerek, el sıkışarak, zaaflarını ve artılarını fark ederek elde edilmiş bir tecrübe bu: Yargı sonuç ilişkisinin gerçekleşmiş olma hallerinin fazlaca sınanması ve o sonuçların sağlamasıyla oluşmuş, okuyarak, düşünerek, konuşarak, tartışarak, izleyerek olgunlaştırılmış uzun bir emek süreci... İnsansa; tüm duyguların analizi, bunların davranışlara yansımasının test edilmesi anlamında kendimi sınadığım ve hayatla oynadığımız eğlenceli oyunun en eğlenceli ögesi... İnsana dair bunca tecrübeyi elde etme yolunda kullandığım en önemli kobay da kendim.

Bunca yağlamayı sabah sabah kendime niye yaptım: Geçen gün televizyonda, şimdi ismini hatırlayamadığım bir ünlünün konuğuydu; kitabı dünyada bir çok yerde bestseller(!) olmuş ünlü yazar(!) Serdar Özkan... Bütün dünyanın farkına varıp da bizim bir türlü farkına varamadığımız kitabı Kayıp Gül'ü anlatıyordu...

Böyle bir kitabın varlığından haberdar olamayan kendime fazlasıyla kızarak programa takılı kaldım. Çünkü anladım ki tecrübelerimi besleyeceğim, yargı-totomun sonucunu görebileceğim ve bu sonucun doğru çıkması halinde de pek sevinip eğlenebileceğim bir olayla karşı karşıyaydım.

Bir ürünü ve kendini parlatmanın çeşit çeşit yolu vardır; mesela geçenlerde, oldukça büyük arsalarına bir site yapma fikrinde olan şehrin hatırı sayılır zenginlerinden yan arsa komşusunun; yapmayı düşündükleri sitenin çok elit olacağını, bizim de onlarla birlikte böyle bir projenin içinde yer almamızın bize katacağı artı değeri kendince ince ince cümlelerle ve pek uyanık esnaf edasıyla yapıyor olmasını: Özellikle elit sözcüğüne yüklediği anlamla ve kelimenin farklılığını üst perdeden bir bilmişlikle göze sokarak bu kelimeyi, ajitasyonunun vurgu sözcüğü haline getirip fark ettirme uyanıklığıyla benim yiyebileceğimi, en düz ve basit bir mantıkla bakıldığında bile teklifi onun yapmış olmasının benim çıkarımdan ziyade kendi çıkarını gözeten bir hal olduğunu anlayamayacağımı düşünmesi çok hoşuma gitmişti.

İki olayın ve benzer iki insanın ellerindeki ürünleri pazarlama halinin çakışması programa ilgimi daha da artırınca, Serdar Özkan denen şanının ve kaleminin farkına varamadığım yazarı daha bir ilgi ve zevkle dinlemeye başladım.

İnsanların bu minvaldeki hamlelerini, o doğrultuda kullandıkları üslubu çok ahlaki bulmasam da insani bulur, eylemin zeka düzeyine bakıp farkındalığın hoş tebessümüyle tatlı tatlı dinlemeyi de severim. Ayrıca becerinin kalitesine bakıp saygı da duyarım...

Bahse konu ünlü yazar da bu zeka parıltılarının, zarif ve tatlı tatlı algıları ele geçirme hamlelerinin esamisini bile göremedim... İlkokul düzeyinde bir uyanıklıkla ve zeka yoksunu bir şark kurnazlığıyla kendi ve kitabıyla ilgili olarak benim gibi kıt akıllıları öyle bir aydınlatıyordu ki; bu mertebelere gelmiş bir kitabın, kendimi geçtim hiç bir arkadaşım tarafından bilinememiş dolayısıyla herhangi bir sohbette ortaya gelip beni haberdar etmemiş olmasına şaşıyordum.

Geçen gün Tırtıl'a kitap bakınırken, benden o programdaki tavrı ve üslubuyla geçer not alamamış bu yazarın kapağında bir sürü övgü alıntıları olan sözde Bestseller kitabı Kayıp Gül'ü, ünlü kitap evinin en çok satanlar bölümünde gördüm. Ki kitapları kapaklarıyla kurduğu iletişimle almayı seven, popülizmin rüzgarına takılmayı pek sevmeyen, özellikle ismi duyulmamış yazarları keşfetmeye bayılan, onlara özel bir ilgisi olan ben; merak edip aldım kitabı elime ve göz gezdirmeye başladım sayfaların arasında... Bırakın (edebi anlamda) Bestseller olmayı, herhangi birinin ben roman yazacağım diyerek kalemi eline alıp yazabileceği bir kitaptan öte bir duygu yaratmadı bende... Yani diyeceğim odur ki; en safiyane argoyla; sakın gaza gelmeyin!..

Dün Ezgi Başaran'ın kitabın Bestseller serüveninin izini sürdüğü şu yazısını da mutlaka okuyun.

13 Kasım 2009 Cuma

Nispet


Kendini teselli etmekle kolkoladır !..

Görsel:Jamie Ibarra - widelec.org

11 Kasım 2009 Çarşamba

Eli Öpülesi Bir Adam


Türk Sinemasının ticari alanlarının hep uzağında kalmış, belgesel özellikler taşıyan dönem filmleri ve dizilerinin standart üstü yönetmenidir benim için... Sessizce köşesinde oturup hiçbir polemiğin , kayırmacılığın ve piyasa koşulları denen olgunun içinde yer almadan,Türk Sinemasının önemli ve büyük yapımlarına imza atmış (benim gözümde) ermişler katından bir sinema emekçisidir. Bir sinemaseverin, Ziya Öztan külliyatına baktığında saygı duymayacağı bir yapım yoktur kanımca....

Kocaman bütçeli ve her türlü teknik olanağa sahip Hollywood Sinemasıyla kıyaslandığında oldukça mütevazi olanaklara sahip, tarihi yok etme konusunda kimselerin eline su dökemeyeceği insanların yaşadığı bir ülkede; tarihi dokuyla iç içe girmiş, çoğu yerde o dokuyu yok etmiş yapılaşmaların fazlaca olduğu, kamerayı istediği yana çevirme özgürlüğünden son derece yoksun platolarda; kostümünden karakterlerine, mekanlarından dönem mimarisine kadar olağanüstü setler kurmuş, tarih (her filminde bir aşk olduğunu gözönüne alınca) ve aşk filmlerinin unutulmaz, eli öpülesi ve mütevazi yönetmenidir benim için..

Birgün ciddi bir sponsor katkısıyla kamerasını özgürce kullanabileceği-hayalindeki- ''güncel''aşk filmini gerçekleştirmesini beklediğim ve dilediğim, 'Tarihi film çekmek, o dönemin sokaklarını bir bir yeniden yaratmak çok heyecanlıdır da, bir yandan da sinemacılığı sınırlayan bir şeydir. Ben bu savaşı seviyorum, Cumhuriyetin bir toplumu çağdaş dünyaya yönlendirmesinin heyecanını yaşıyorum.''idealizmindeki Ziya Öztan; yarınlara bıraktığı filmler ve eğittiği öğrencileriyle hakettiği değeri elbet bir gün görecektir diye umuyorum.

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP