Angaralı Yarim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Angaralı Yarim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ağustos 2024 Pazartesi

Angaralı Yarim *

Seninle yine senden ve kelimelerinden gözümü alamadığım enfess bir akşamın günün ruhları dürtükleyen saatlerinde, yıllar yıllar önce ilk kez birlikte gittiğimiz Hut'da defalarca kurduğumuz enfes masa, yine muhteşem ötesi bir sohbet, yine bir yandan sana hayranlıkla bakan gözlerim...

Ve yine gülümseyen ve gülümseten sözcüklerimle, ve yine 15'lik çocuk halimle aklıma ne gelir dilime ne düşer umrum olmayan sohbet ve tüm bu mutlu, yine unutulmaz akşamın sonundaki otobüs durağında, son vedalaşma anındaki tadı bohçalayıp gönlüme koymamın ardından bildiğin üzere enn kardeşle ve gecenin sabaha yakın bi vaktinde, saat üçte derken geç uyanan ben yüzünden yarım saat rötarla düştük yollara.

Bilirsin ki direksiyonda uçak pilotlarına nal toplatacak bir küçük kardeş, aleminin kralı benim diyen bir üç harfli sayesinde hamdolsun daha gün ışımaya yüz tutmuşken vardık Angara'ya. Senin kokun gözlerimde tüterken, hayaller de kurdum daha kuzenin ve enn sevdiğimiz gelinimizin evine varmadan. Kendimi bir anda neden sorusu ile içli dışlı bulurken tam o sırada, Angara'da bir rakı masasında gördüm ikimizi. Bu anı çoookkkkk sevdim. Yine de varsın o da eksik kalsın dedim, belki de yanıldım, yaptık da ben unuttum; ve o sırada kuzen ve enn sevdiğimiz gelinimizin evine varmış olduk. Sonra enfes bir kahvaltı sofrası ve o sırada içimde el çırpan afacanların magazin tadındaki gözlemleri ve ne akşamdı ama tadındaki güzel, çok şirin dedikoduları hâlâ çın çın ediyordu yüreğimde.

Ve ben sanki aradan aylar geçmiş gibi yine özledim seni. Yüzüm gülümsedi... ki o sırada hafıza geçmişten çok güzel anların fotolarını bir bir akıtıyordu zihnime. İşte bi tanem, halim böyle, içimse utangaç bir genç gibi saklıyordu sözcüklerini yine de.

Bu nasıl bir şey şaşıyorum. Üstelik ben, birlikte olduğu insana, özellikle geçmişte kolaylıkla selam çakıp elvada diyebilen ben, acaba neden koca yılları bile senle geçen bir günmüş gibi duyumsuyorum ve neden sana hâlâ, henüz aradan iki gün bile geçmemişken bu kadar açım?

Sakın kimse bana sen çokk aşıksın falan demesin. İşi de arabeske bağlamasın. Ben hayatımdaki kadının, yani senin o kadar farkındayım ki, ayrıca hiç de aptal olmadığımı, hadi diyelim ki körkütük aşık olduğumu bir tez olarak ortaya koysak bile kör gözüne parmak şeklinde bir başdönmüşlük içinde olamayacağımı sadece enn yakın çevrem değil beni tanıyan dünya alem de bilir. Ve kısacası, bir kez daha... İyi ki benimlesin. Kıymetinin fazlası ile farkındayım... Ve seni bir iki günlerde bile çok özlüyor, ve çok ama çooookkkkk seviyorum.

Ve biliyorum ki, hani Angara, masa rakı falan dedim ya ben, o cin gibi zekânla o mesajı aldın zaten sen.;))


Ve bu masanın kurulduğu akşam, akıp giden sohbet, gözlerindeki pırıltı, ve son kucaklaşma anındaki lezzet için bir kez daha şükran sana.


*



Ankara uykudayken giriyoruz şehre. Navigasyon görevini layıkıyla yapıyor ve evdeyiz. Hane halkını uyandırmadan kuzen kapıyı açıyor. Kısa bir sohbet, sonrasında bir yandan sohbet bir yandan kahvaltı hazırlığı. Kankam sese uyandı elbette, ilkokul üçüncü sınıfta bir cin kendisi, aynı zamanda bir asker, komutanı da elbette benim. Disiplinli bir şekilde selamlaşıp günaydınlaştık ve sonra gülüşüp öpüştük. İlerliyen saatlerde de hane halkının diğerleri uyandı. Aramıza gençler katıldı, akşam olunca onlar mekânlara takıldı. Biz önce halayı ziyaret ettik ve bu süreç içinde ise hastaneye bayıldık. Adeta bir özel hastanedeydik sanki, temizlik fazlası ile dikkatimizi çekti. Ziyaret saatlerindeki disiplin çok iyiydi lakin bize işlemedi.


Bir refakatçisi vardı halamın ki kendisinden bu yazıda söz edeceğim. Bize ise ziyaret saatleri aslında genelde de pek işlemezdi. Çünkü içimizde hiç büyümeyen çocuk cinler vardı, yaptığımız ahlak dışı bir tutum olsa da bundan keyif almadığımız da söylenemezdi.

Önce halam için getirdiklerimizi üç poşet çantaya böldük. Sonra belirli aralıklarla güvenlik görevlisinin olduğu kapıya yürüdük.

Gayet soğukkanlı bir şekilde refakatçiyim dedik, ve kalıbımıza bakan görevli bunlar efendi insanlar yalan söylemezler düşüncesiyle her üçümüze de sorgusuz sualsiz kapıyı açtı.

Sonra üçümüz dakika aralıklı olarak halamın odasında toplaştık.

O sırada bir hanımefendi ile tanıştık, tokalaştık ki gerçek refakatçiydi O.

Öncelikle üzerinde yattığı açılır kanape üzerindeki kitaplar dikkatimi çekti, sonra o sigara molası için odayı terk etti. Biz arkasından dedikodu yaptık; elbette olumlu anlamda, çünkü hepimiz- mesleklerimizin sağladığı gözlem olanakları sayesinde- iyi kötü ayrımını yapma konusunda gerçekten yetenekliydik.

Hanımefendi dönünce sohbet genişledi. Siyasetten başladık, gündemlerden çıktık, geçmiş yıllara uzadık, sosyalizm konuştuk, fraksiyoner ayrışmalar konusunda fikir birliğine vardık ve eleştirdik.

Ben sezmiştim ama ufacık bir yanılmam olmuş yine de; ben Çerkes olduğunu düşünürken Alevi olduğunu öğrendim halamdan. Elbette bunun konusu hiç olmadı, hiçbir zaman da olmazdı zaten.

Bir sonraki gün ziyaretimizi yasal sürelere uyarak yaptık, gece yola çıkacaktık ki öncesinede IKEA'yı talan etmemiz gerekiyordu, elbette atıştırmak da... Lakin fark ettim ki artık IKEA mutfağının benim için bir anlamı yok. Ben bir hiçbir şeye benzemeyen sosisli yedim. Diğerlerimi tıkındıktan sonra da alınması gerekenler alındı.

Sonra tabii ki Fenerium. Kankam, aynı zamanda askerim için Fenerbahçe forması mutlaktı, şansımıza onun bedeni bir tane vardı ve görevli biraz emekle arayıp bularak getirdi. Şort ve futbol ayakkabısı onun ölçüsüne uyacak olanlardan kalmamış, internette de yok ve onları da bizim Fenerium'da varsa alıp göndermek planımız içinde.

Kardeşim de mankenleri çatlacak güzellikteki kızımız için bir bilgisayar kalemi desem doğru ifade mi bilmiyorum, ondan aldı ve artık eve dönüyoruz derken şimdilerde taze memur olan koruyucu annelikten öte evin çocuğu ve sadece evin değil geniş ailemizin çocuğu olan Semih ile birlikte kahvaltı yapıldı. Artık kendi evinde yaşayan Semih'in nevresim takımının eskidiği öğrenildi, o alındı, ona benim ve kardeşim tarafından teslim edildi ki aslında anne, yani bi tanecik gelinden öte kardeşimiz tarafından alınmıştı ama bu teslimatı artık bir devlet memuru olarak gurur yapacağı öngörüsüyle teslimat annenin önerisiyle tarafımdan yapıldı; öpüldü, sen hepimizin çocuğusunun altı bir kez daha çizildi, yüzündeki gülümseme ve sarılmanın tadı çıkarıldı.... falan derken, akşam yemeğinin ardından yola çıkma vakti geldi ancak IKEA'ya bir kez daha uğramak gerekti..

Ve sonrasında, enfes bir yol akşamında üç harfli yolun hakkını verirken, gecenin içine akılan limit üstü hızla şehrimize gelindi ki takvim yeni gün tarihini atalı henüz yarım saat olmuştu.

Şimdi tarihi belli olmayan bir zamanda ata topraklarına bir yolculuk planımız var kuzenlerle.

Bekleyip göreceğiz?

*Başlıktaki ifade Ankara'ya doğru yola çıkma kararımızla birlikte plansızca yüreğimden dilime düşmüş, ve süreç boyunca  her halde, içten akarak kullanılmıştır, bu süreece özgüdür. Enn Sevdiğim Kadın, bakidir.

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP