Ara Sıcak - 2019'dan
Fazla değil ama derin bir uyku benimki...
Uyandığımda saatlerce uyumuşum sandığım, rüyalarımın tadına bayıldığım ve onlar yüzünden uzun sandığım ama saate bakınca uyandığım ve sevdiğim, derin uykularım. Ömrü uzatan, ömürden ayrı zamanları kısaltan, tok, aydınlık, güzel ve dolgun ama kısa uykular...
Ya sarıldığım eşsiz sıcaklık!
Dışarıdan odaya dolan jeneratörün ahenkli, Ali Farka Toure ile aşık atacak ve aynı ritimde süre giden basları, ve ayrıca onunla ilişki halindeki martıların bir karmaşa ahengiyle ve gülümseten bir acelecilik bürünmüş, afacan soloları... Bir sevinç anını müjdeliyorlar. Bir davet de bu aynı zamanda! Beni balkona çağırıyorlar...
Fincanlara bayılıyorum. Mavisinin üzerindeki minicik yaldızlar, yıllar yıllar önceki kira evden ana cadde üzerindeki kendi dairemize gelen sehpaları hatırlatıyor. Duvarlara vurulmuş turkuaza yakın maviyse kıskandırmaya devam ediyor. Masa ve sandalyelere çoktan bayılmışım. Otelin eski halini de bilen biri olarak ki geçmişe sadakat duyan ben, bu otelin yenilenmesini çok ama çok başarılı buluyorum. Konumu zaten muhteşem; ama denize bakan odalar bir başka elbette. Bir sonrakinde burada mı kalsak acaba?! Ne dersin;)
Kaç saattir buradayız bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ki yaşadığımız her dakika ve baktığımız manzara film karelik. Bu süre içinde sadece üç kadın arkadaş geldiler ve Türk kahvesi içiyorlar. Ödememizi yapıp, baristamıza teşekkür edip, elbette Abbas'la vedalaşıp, çıkıyoruz deniz kokusuna... Uğramam-ız gereken bir nokta daha var. Onsuz olmaz. Gerçi kafam karışık. Öncelikli bir isteğim var ama biraz hava, biraz da mevsim etkileri kafa karıştırıyor. Gerçi pek takmam da bu aralar ne yazık ki eklerle de aram iyi. Değişik değişik mekânlarda ekler yiyor, tercihim limonata olmasına rağmen bazıları mevsim nedeniyle menülerinden çıkardıkları için çayla yetiniyorum. Ara sokakların, yat, tekne, kotra ve bilumum deniz araçlarının küçük kopyalarını yapan mekânların, balık tezgahlarının arasından pastanelerin hasına doğru yürüyoruz. Önüne varıyoruz ki bayılınası yan sokakta kazı alanı tabelası! Gitmek mecbur gibi, iki güzel evle kalenin bu yandaki duvarları da çağırıyor. Kazı alanındaysa küçük bir su gölünden başka bir şey yok. Karşısındaki evin kapı önü çiçekleri muhteşem.
Pastane biraz daha bekleyebilir...
Yazının tamamı!
DİZİ SEÇKİSİ
54 dakika önce
bazı yazılarınızı yalnızca okuyorum yapmak yapma hakkını bulamıyorum bile kendimde yazışınız o kadar betimleyici ki her şey beynimde canlanıyor sizinle oradayım sanki aranızdan biriymişim sohbetinize dahil oluyormuş gibi hissediyorum
YanıtlaSilYazıların bu duyguyu veriyor olması içimdeki çocuk sevinçleri açığa çıkarmakla kalmıyor, nitelikli blog yazarı Dear Monarosa ile rastlaşmış olmanın mutluluğunu da yaşatıyor. Ben de tüm bunlar için kendisine çok teşekkür ediyorum:)
SilYine o ana ışınlamışım gibi hissettim. Hatta keşke şu fotoğraftaki yer ve zamanda öylece oturup denizi izlesem, rüzgarı hissetsem... Yanımda sevdiğim, çok sevdiğim, biri olursa da tadından yenmez.
YanıtlaSilKesinlikle yenmez, üstelik yanında olmasına da pek gerek yoktur, zihine yerleşmiş olması bile yeterlidir. Bazen deniz, tekbaşınalığın bile ilacı olabilir. Elbette bir başkasının varlığı ile çoğalmak da güzeldir, tadından yenmez. Ne diyelim, nasip:)
SilFotoğraf çok güzel. Anları iyi betimliyorsunuz, insanı farklı diyarlara sürüklüyor yazınız. Keyifle okudum yine. :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler, sevindim keyif aldığın için yazıdan:)
SilNe güzel bir fotoğraf ! Bayıldım yazıya da şarkıya da :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler, aslında kısa bölümünü aldığım bu yazının bütününde o şehre ait çok güzel fotoğraflar var. Şehir küçük olsa da çok güzeldir, hatta fırsat olursa görülmelidir de. Blog ana sayfadaki Sinop Mavisi yazılı fotoğraf tıklanırsa şehre ait tüm detaylar görülebilir:)
Sil