27 Ağustos 2024 Salı

1977'den Ve 16+1 Yaşında Bir Liseliden Kırkbeşlik


*Viens dans ma vie, Franck Gérald, John O'Brien-Docker ve Kai Warner tarafından yazılıp bestelenmiştir. İranlı Kürt şarkıcı Marjan'ın seslendirdiği halk şarkısı "Kavir-e Del'in" aranjmanıdır. Pekkan'dan hemen sonra 1976'da Kai Warner's Orient Express adlı müzik grubu tarafından "Fly Butterfly" adıyla seslendirilmiştir.

Şarkı ilk kez 1976 yılının sonunda Philips Record tarafından Fransa'da yayımlandı, ardından Türkiye'de ses getirince birkaç ay içinde 1977'de Türkiye'de piyasaya sürüldü ve 50 bin satışı geçerek, Türkiye'de yabancı dilde en çok satan plak hâline geldi

Hey dergisi Mayıs 1978'de dağıttığı Yılın Müzik Oskarları töreninde Yılın Yabancı Şarkısı dalında "Viens dans ma vie'ye" ödül verdi. Ayrıca Philips Records da satış başarısı münasebetiyle şarkıcıya Altın Plak ödülü takdim etti.









*Metin Vikipedia'dan alıntıdır.

*Paylaşım, Sevgili Dostum Momentos'un blogundaki haftalık müzik tanıtımı postlarından esinlenerek oluşturulmuştur.

*Ayrıca Sevgili Elisabeth Vogler blog yazısının sonunda Animals'ın yine o yıllara ait bir şarkısını paylaşarak benim de fikrimi tetikleyen, ancak, ne yazık ki o plağın gittiği yerden gelmemiş olması nedeniyle fotoğrafını çekip paylaşamadığım 45'liği içinse üzgünüm:(

25 Ağustos 2024 Pazar

Bak Nasıl Da Eğleniyorlar

Enfes bir sabah, deniz pencereden salona doluyor. Çiçekler, ağaçlar ve yağmur; yaşama katılmam için fena halde tahrik ediyorlar.

Elimde bir kitap, filtre kahvem hazırlanırken bahçeye ve denize paralel kanepeye uzanıyorum. Doğa nefes veriyor, dalgalar kulağıma çeşit çeşit notalar üflüyor.

Suphi Varım, polisiyelerin enn nahif yazarı.

Sanki bir amatör.

Pek çok okura dudak büktürebilir, lakin ben çocuk hevesli üslubunu seviyorum.

Yağmur şiddetleniyor. Şekersiz kahve kokusu denizin dalgaları ile birlikte hızla eve ve hayata dolmaya devam ediyor. Denize ve yeşilliklere bakan Fransızın iki kanadı da açık. Kahvem ses veriyor ve her zamanki yerini alıyor ve kitabın dünyasına iyice dalıyorum.

Yudumlarım usulca, yağmur kıvamında ve tüm çiçekler, ağaçlar ve yapraklar zevkten dört köşe. Uzun soluklu kahve içimi devam ediyor. Okuma eylemi ki çoktan kitapla birlikte Fransızın önüne konuşlanmış durumdayız. Uzun yeşillikler ve uçsuz bucaksız denizle aramızda artık kimse yok. Enn Sevdiğim Kadın'ı merak ediyorum. Enn can arkadaşı ile birlikte bir üzümün ve şarabın peşine, Merzifon'a gidecekler... di!

Hımmmm... Merzifon Karası!

Yağmur ona engel olmaz biliyorum, üstelik bayılır ve ne güzel ki kafasına koyduğunun peşini asla bırakmaz.

Enfes bir cumartesi.

Enfes bir sabah.

Aramıyorum, bir ihtimal gitmemişler de olabilir diye düşünüyorum, ona dair enstantanelere gülümsüyorum.

Kahvem sabrıma hayran, ben de usul yudumlarımla birlikte ona. Kitap sevimliliğini koruyor. Ve artık ıslaklığın üzerine güneş usul usul sıcaklığını serpiştiriyor. Muhteşem bir coşku ve cümbüş var doğada.


Enn Sevdiğim Kadın'ın ve enn can arkadaşının gitmemiş olabileceklerini düşünüyorum. Aramıyor makul bir saati bekliyorum. Kitapla ilişkimiz güzelliğini koruyor. Pencere önü kahvem hâlâ sıcak olmasa da farklı bir aromaya erişmiş durumda. Onunla birlikte kanepeye dönüyorum. Televizyon açılabilir. Gönlüm film izleyelim diyor. Hava hâlâ serin ve güneş ıslak. Yaşam hoş, deniz sakin.


Kitaba bir süre daha devam ediyorum. Sonra birden kendime sinemadaymışım rolü biçiyorum ve portalda film aramaya başlıyorum. İşte bu, dedim. Tek referansım afiş. Sonra tıklayıp açıyorum afişi. İçimden sevinçli bir ooooooo yükseliyor. İçgüdülerime şükürlerimi sunuyorum, çünkü beni yanıltmayacaklarını biliyorum.


jenerikle birlikte film kapıyor beni.

Kahveyi tazelesem mi diye düşünüyorum.

Son bir kaç soğuk yudum var.


Film gittikçe sarıyor. Adrien Brody'i var, ilginç bir karakter, absürt ki filmin geneline bir tatlandırıcı. Saorise Ronan'a bayılmış durumdayım, kadın titizliğinde notlar alan disiplinli ve de sevimli bir polis memuru, henüz taze. Sam Rockwell bir komiser, komik ve şaşkoloz. Mark Chappell tarafından yazılmış enfes bir senaryodan yönetmen Tom George önderliğinde hayat kazandırılmış, Amerikan-İngiliz ortak yapımı enfes bir "kara" komedi. Tam bir sinemasever filmi, Agatha Christie'ye bir saygı selâmı.

Üstelik ritmini bir saniye bile düşürmeyen bir görsel şölen.

Lakin altını çizmek istediğim bir durum da söz konusu: Ben bayıldım eyvallah, fakat çoğunluk tarafından sevilmeme olasılığı da var! Ki bana uyarak filmi izlemek isteyip, izleyip, o esnada bu da ne şimdi denilme olasılığı da var. O nedenle şiddetle önermiyorum! Şahsıma sayılsın istemem de açıkcası.

Fakat emin olduğum bir şey var; sinemasever bir karaktere yönelik. Film boyunca bunu O kesin sever deyip durdum.

Sevgili Okul Arkadaşım, sonunda yanılır mıyım bilmiyorum.

Yanılsam da ne gam!

Sanki siz bu filmi -eğer izlemediyseniz- seversiniz diye düşünüyorum.

Ve günün beslenme finalini ise olmazsa olmaz mekânlarımdan Afiyet'de yapıyorum ki ona varmadan öncesinde enfes bir kaşarlı açık pideyi götürüyorum, Barış Pide'de; elbette en tatlı garsonumla sohbeti eksik bırakmadan...

20 Ağustos 2024 Salı

2010'da Vallahi Yazmışım

Günışığında Fenerimin Vurduğu Yerlere Bakasım Geldi




Yüzüne bakıldığında; ideolojik öfkelerini, peşin hükümlü görüşlerini, düz ve saplantılı amaçlarını görmenin mümkün olduğu... Sabit ve ideolojik önyargılarının dışına çıkamayan dar bir dünya görüşüne sahip, adalet sisteminin tüm kurumlarıyla ideolojik hesaplaşma niyeti aşikar, kavgacı, faşizan duruşlu, yüzü gülmez, militan tavırlı birini adalet bakanı yaparsanız, ortaya çıkan tablo hiç de sürpriz olmaz.

Bir de:

Sürekli hukukun üstünlüğünden söz edip, batı standartlarını tüm kurum ve kurallarıyla ülkemize getireceğiz denilirken...

Gözlemciler tarafından, HSYK'daki müsteşarın varlığı bile yargının siyasallaşması olarak değerlendirilip kuruldan alınması konusunda ülkemiz aleyhine rapor yazılırken...

Karara umursuz bir tavırla bakarak ve müsteşarın varlığıyla yetinmeyip, yargı mensupları tarafından seçilen üyeleri de meclise seçtirme uğraşı içinde olunurken...

Lehinize olanlarla, hasım gördükleriniz aleyhine çıkan kararlarda, ve başta ergenekon olmak üzere işinize gelen her durumda hukukun üstünlüğüne vurgu yapıp, davanın işleyişini ve insan hakları ihlallerini eleştirenleri, yargının bağımsızlığı vurgusunu yaparak hukuka saygıya davet ederken...

Sıklıkla ve altını çizerek, 'Türkiye bir hukuk devletidir' cümlesini, kendi tavırlarınızı eleştirenlere ve hak aramak için eylem yapanlara karşı sloganlaştırıp göze sokarken...

Şu anki tabloya, 'bu bir yargı darbesidir deyip' yargının siyasallaştığı vurgusu yapılmasının; karşıdan bakıldığındaki görünüşü ne olabilir ki?


Ne yazık ki bu ülkede; mevcut anti demokratik durumlardan (seçim barajı dahil) yararlanıp iktidara gelenler kendi durumlarını daha da pekiştirmek için, daha önce eleştirdikleri her yetkiyi daha da artırarak kullanıyor.

Ne yazık ki yine bu ülkede, barajın üstünde kalıp meclise girmiş her siyasi parti, muhalefette bile olsa, barajı aşamayanlar sayesinde milletvekili sayısını artırdığından dolayı barajın rakip ekarte ettiren durumundan memnunluk duyuyor.

Ve ne yazıktır ki; her siyasal parti bir gün o barajın imkanlarını kullanarak tek başına iktidar olmanın hayaliyle yaşıyor. Tıpkı YÖK sisteminin cumhurbaşkanına verdiği yetkiler kendi düşünceleri doğrultusunda kullanıldığında sessiz kalanların, o yetki bir başkasına geçtiğinde bağırıyor olmaları gibi...

Tüm bu siyasal işleyişe baktığımda, ülkenin durumunu bir gerçelik olarak kabul ediyor, bir eleştiriyi yaparken de tek başına iktidarı suçlamak açıkcası vicdanıma ters geliyor.

Türkiye'ye şöyle bir baktığımda; ruhunda ve iç işleyişinde demokrasi anlayışı ve örneği olmayan, demokrasiyi, demokratlığı içselleştirememiş, oturdukları koltuklardan bir türlü kalkamayan parti liderleri ve sivil toplum yöneticelerine sahip bir ülke görüyorum.

Futbol kulüpleri dahil, sivil resmi tüm kurumların başındaki insanların kendilerini peygamber yetkileriyle donattığı, ağızlarından çıkanların kullar tarafından itiraz edilip tartışılamadığı bir statüler ülkesi burası.

Evlerimizin içinde çocuklarımıza; otoritelerimize karşı söz söyleme hakkı tanıdığımız, kendi yanlışlarımızı kabul ederek onların fikirlerini de değerli saydığımız, onları kendi iradeleri olan bireyler olarak görüp en azından görüşlerine değer vererek tartıştığımız günler geldiğinde; gündemimizi fazlasıyla meşgul eden bu çağdışı kavgaların hiçbiri de olmayacak sanırım.

Benim umudum var.

Görsel La Loba'nın 'step by step' adlı fotoğrafıdır.

17 Ağustos 2024 Cumartesi

Gerçekti Şimdi Hayal Oldu-1

2018 Eylül veya Ekim

La Mahzen-Arkas Bağları



Nereden Nereye...


Masaya bir miktar zeytinyağının ortasına yerleştirilmiş zeytin ezmesi ve kızarmış ekmekler geliyor; yanlarında zeytinyağı şişesi ile... O ana kadar sırrımız olarak sakladığımız tercihlerimizin sonucunda bir karara varıyoruz. Genelde yemeklerde tek üzümden yapılmış şarapları tercih eden ama bunda da olmazsa olmazı olmayan, üstelik de sürprizleri seven ben enn sevdiğim kadının önerisi ile, veriyorum siparişi.

"Bir şişe Consensus 2014 lütfen."

75'lik ve 150'lik* olmak üzere iki seçenek var aslında, bunun altını çiziyor Fatih.

"75'lik olsun lütfen."

"Bir şarküteri tabağı lütfen."

"Bir ithal peynir tabağı lütfen."

"Bir de zeytinyağlı tabağı lütfen."

Salata, seçtiklerimize bakınca benim için elzem değil. Lakin Fatih de ıspanak salatalarını özellikle öneriyor. Ispanak salatası ile ilgili hiç bir deneyimi olmayan, üstelik her tür ıspanak yemeğine bayılmasına rağmen bu yaşına kadar hiç çığ ıspanak yememiş ben, karşımdaki güzel mi güzel gurmenin pırıltılı gözlerindeki ışıltıyı görüyorum.

"O halde bir de ıspanak salatası lütfen."


İçinde grisineler de olan peynir çeşitleri ve şarküteri ürünleri birleşiminden oluşan tabak iyi bir eşlikçi şaraba ve hoş... Mevsim sebzelerinden ve dört çeşitten oluşan zeytinyağlılar da hem diri ve pırıl pırıl hem de sunuldukları tabak itibari ile masada bir kalabalığa sebep olmadıkları gibi çok da lezzetliler... Üstelik bir ova bu coğrafya, doğal olarak da otlar ve sebzeler civar pazarlardan... ve tazecik. Yöreye özgü bir yeşillik olan Cibes'in limon ve zeytinyağlı halini de bir adım öne çıkararak altını çizmem gerek. Ispanak salatası ise bambaşka bir dünya. Tek kelime ile muhteşem. Ispanağın daha koyu tadı, muhtemeldir ki çok az şeker ile hafifçe haşlanmış buğday, kiraz domatesler ve hurma ile dengelenmiş, ve bu dengeye de serin nar taneleri muhteşem bir nüans katmışlar. Sanki her biri kendi tadını ayrı ayrı hissettirirken aynı zamanda kimliklerini yok etmeden ahenkli bir müzik yaratıp, çıtır çıtır bir lezzetle dokunuyorlar damaklarımıza...

Ne yazık ki çaresiz olduğum anlardan birindeyim. Birinci şişe biterken, günü, güneşten devralacağını bildiren ilk ışıklarını dağın ardında hissettirince, dün son dördünde olan ay; gelenin ne olduğunu kestirebiliyoruz doğal olarak. Ve geceye ışıklarını bırakarak geçen trenler... Uzak sohbetleri gecenin serinliğine katılmış evler... şarabı oluşturan üzümlerin yetiştiği bağlardan evrene yayılmış; bağ bozumlarının her zaman genç ortamında, sesi duyulamayan ama tene değen sevdaların haykırışları... katılınca dolunaylı geceye, elden başka bir şey gelemiyor.


"Bir şişe daha Consensus 2014 lütfen"

"Bir de beğendili Mahzen köfte lütfen"

Çok ama çok güzel baharatlanmış, damak kıpırdatırken şaraba da yol açan, karabiber tadının hissedildiği küçük, yuvarlak köfteler çok da yakışarak katılıyorlar masaya.. Beğendiyse pek âlâ. Her şey yolunda. Ay, gece, müzik, şahane bir şarap, seyrine, renklerine, gözlerine, gülüşüne ve sohbetine doyum olmayan bir kadın, lezzetli bir mekân ve renk ahenk yiyecekler... Daha ne olsun! Hımmmmm bir de tatlı olsun.

"Bir bal kabaklı krem brüle lütfen."

Kahvelerle final yaptığımız, çok güzel, huzurlu, lezzetli ve seratonin yüklü 5,5 saat geçirdiğimiz güzel gece için, servis ücreti de dahil olmasına rağmen 440TL artı, fazlası ile hak edilmiş bahşiş ödüyoruz.

Yazının tamamı ise burada.

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP