27 Eylül 2024 Cuma

Enn Sevdiğim Pastam

Rivayet o ki, film İran'da gizlice çekilmiş!
***

Sinemaya ara vereli asırlar olmuş gibi bir his var bünyemde. Aslında fena bir durum da değil bu. Zaman sanki durmuş ve ben o duran zamanın yavaşlığında bayağı bayağı hayatın tadını çıkarmışım.

Ekranım açık, bir yandan ben işe bakarken, filmin afişi ve dolayısı ile film, özellikle coğrafyası nedeniyle gözümün içine bakıyor.

Beni o salonda görmek istiyorlar.

Ve kararı, sanki uzun bir ayrılık sonrasındaymışcasına gibi bir heyecanla çarpan bünyem veriyor.

Bu filme gidilecek!

Ben sinemaya doğru trende yol alırken enn sevdiğim kadın da feribot ile Midilli'ye geçme hazırlıklarında olacak.

Öyle keyifli bir süreç ki bu anlarım.

Sanki o karşımda oturuyormuşcasına bir sohbet, yavaşlamış hayat ve gözlerimi yine ondan alamadığım zaman dilimi.

Tadını çıkarıyorum.

Ve Çanakkale!

İçime enn işlemiş, sokak sokak zihnime kazınmış bir masal şehir. Fiziken orada değilim ama tüm benliğimle oradayım. Sınırlarını bir görünmez olarak aşmış, ışınlandığım feribottan O'nunla inmiş, O'nun seçimi olan oteli çok beğenmiş, sırt çantalarımızı bırakır bırakmaz, donatılmış masada; denizin tam da kıyısında, günün ruhları dürtükleyen saatlerinde uzolarımızı yudumluyoruz.

Üstelik filme bayılmış, oyuncuları sevmiş, iki karakterin arasındaki ortaklaşmaya ve başkaldırıya, düzene meydan okuyuşa ve ânın tadını çıkarışa coşkulu bir sevinçle kapılmış durumdayım. Musmutlu bir sinema gününde, üstelik salonu da benim için kapatmışlar hissiyatı ile her zamanki koltuğumda, politik dokundurmaları yerinde bu enfes filmin içinde, musmutlu bir karakterim.


O nasıl tatlı bir aşk, üstelik yaşlar sanki 17.

Kalp atışları salonu inletiyor.

Müzikler, anlık diyaloglar, ülke geçmişine selam çakmalar ama ânı da muhteşem bir gözükaralıkla ve derin bir aşkla ve kadın elinden çıkmış, ev yapımı, bir koca şişe şarapla pervasızca, korkusuzca, koyvererek yaşamak.

Salondaki tek kişi olarak ve her zamanki koltuğu D.3'de oturmakta olan izleyici çok mutlu. Özelikle yüzünden hiç eksilmeyen gülümsemesine kendisi de âşık. Antrakta da klasik salonu 6'yı ve koltuğu D.3'ü terk etmiyor. Enn sevdiği kadının bu avm'yi protesto ediyor olduğunun ve bir kez bile gelmediğinin bilinciyle cep telefonuna şu minvalde bir mesaj yazıyor ve gönderi tıklıyor:

"Bu filmi seninle izlemeliydik."

Ve ikinci yarı başlıyor, telefon kapatıldı, akış bence güzel ancak içimdeki ukala ritmin kısmen düştüğünü söylüyor. Bazı anları klişe buluyor ve biraz, belki de aceleyle ya da telaşla filmin ziyan edildiği yönünde ukalaca düşünceler oluşturuyor. Elimden geldiğince bu ukalayı bastırmaya çalışıyorum ama pek de başarılı olamıyorum.

Işıklar yanıyor ve enfes bir final müziği koltuğumdan kalkmama izin vermiyor. jeneriğin son harfi geçene kadar kıpırdamıyorum. Artık telefonumu açabilirim.

İzlemeliydik, diyen kısa bir mesaj telefonda,

sonunda koyu ve parlak mavi bir kalp olan.

Gülümsüyorum. Uzun konuşmayı eve dönüşüme saklıyorum.

Önce O, bulunduğu anda kendimi bulduğum feribottan arıyor. Sonra... Ben O'nun uzo ve mezeli masasındaki keyfine, masanın öte tarafındaki bir görünmez olarak kadehimi kaldırıyor,

ve yine hayranlıkla, gülümseyerek, gözlerimle konuşarak ve bayılarak izliyorum O'nu.

20 yorum:

  1. yaaaa afişi bile beni çekmişti bu filmin. İzledin demek, ne güzel :) darısı başıma diyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neşeli de bir film aslında, politik yaklaşımı ve eleştirisi de güzeldi. Fakat ikinci yarıda, finale giderken hikâye daha farklı bir durum daha farklı bir bakış olabilirdi diye düşündüm ben, diyor ve orada kalıyorum :)

      Sil
  2. İran sinemasından bir film, en azından belirli bir coğrafi yakınlık ve anlatım kalitesi demek bence. :)
    Filmin akışının "o sırada Ege denizinde" bağlantısı ve adının çağrıştırdıkları, ayrıca dikkat çekici. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İran sineması konusunda aynı fikirdeyiz Sevgili Okul Arkadaşım:) Ege denizinin öte yakası ile -şimdilik- uzaktan seviyoruz birbirimizi:)

      Sil
  3. Sizin film yorumlarınız da tıpkı pastane vitrinindeki pastalar gibi parlak ve iştah açıcı duruyorlar. :) Malesef film ilgimi çekmedi ama filmi anlatışınız yine çok sürükleyici ve güzeldi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevindim yazımın yarattığı etkiye, teşekkürler.:) Film konusunda içgüdülerine hak veriyorum, sen yaşlarda olsaydım benim ilgimi de çekmezdi büyük olasılıkla... Çünkü henüz tıfılken enfes bir siyasi-politik bilinç edinme şansına erişmiş bir kuşaktık biz ve İran'da olan bitenlere de dünyanın diğer ülkelerine olduğu gibi yoğunduk, dünya solcularının ittifak içinde olduğu ve güç kazandığı, ortaklaştığı rüya gibi bir süreçti o yıllar... sonra o gücün üzerinden birileri -karşı darbelerle- her ülkede güzelce geçtiler ve sonrasında başka oyuncaklarla meşgul edilen ve asla suçlanamayacak yeni genç kuşaklar oluşturuldu. İşte bu film başka bir ülke iken bambaşka bir ülkeye evrilen İran'ı fon yaparken akışa, muhteşem bir aşk hikayesi ile de insanın kalbine dokunabilmeyi başarıyor. Filmin sonuna doğru oluşan akışı küçümseyen çok bilmiş ben ukalasını da dikkate almamak gerekiyor aslında:)

      Sil
  4. Filmin reklamı benim de ilgimi çekmişti. Iran sinemaıyla Avrupa sinemasının karışımı gibi duruyor.
    Bu arada, Çanakkale'yi de özlemişim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ana karakterler üzerinden bakınca film saf -eski- İranlı. Ama sonraki İran'dan bakınca durum dramatik, ve bu çelişkileri de ortaya koyan yan rolleri ile de bence durumu mizahın da gücüyle gayet güzel ortaya koyuyor. Çanakkale'yi özlememek ne mümkün:)

      Sil
  5. Efendim filmden döndüm eve yeni girdim. :) Bayıldım, anlattığın kadar varmış, bütün yazının altına imzamı atabilirim o kadar hemfikirim. Dün yazıyı okudum ve bugün de hoplaya zıplaya CKM'de izledim. Sıcak filmlere bayılıyorum. Ve ben de sonunu beğenmedim. Ay bir de söylemeden edemeyeceğim film fiyatları ne olmuş öyle? Uzaya giden roketlere mi özenmiş?

    YanıtlaSil
  6. Sevindim, iyi yapmışsın:) Aslında sonu İran gerçeğinden bakınca doğru bir seçim, protest bir tavır ve simgesel de bir baş kaldırı molla yönetimine yönelik. Politik mesajını doğru veriyor oradan bakınca, belki tavrın daha iyi anlaşılması için biraz İran'ın yasakçı halini, din polisini ve koyu din anlayışını göz önüne almak gerekiyor. Bu final İran'dan bakınca doğru belki ama biz gibi nispeten konforlu, dinsel baskıları protesto gerektirmeyen bir ülkede yaşayınca biraz anlamsız kalıyor. Filmden çıktığımda bile sonu eleştiriyordum, sonra düşününce İranlı olsam ve orada yaşasaydım sevdiğimi onlara teslim etmez aynı eylemi ben de yapardım diye düşündüm.

    Ne ucuz ki artık bu ülkede, buna da alışırız:)

    YanıtlaSil
  7. Bu film benim de listemde :) Fragmanına bayıldım. Kadının cesareti inanılmaz hoşuma gitti. Hani diyor ya "Beni eve senin götürmeni istiyorum"... O sözleri söylemek kimbilir ne kadar zor o kadının koşullarında ama söylüyor. Bence bir kez de evde, şöyle koltukta rahat rahat Enn Sevdiğin Kadın'la izlemelik bir film :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen daha avantajlı bir izleyicisin şu an itibariyle... Final sahnesi sende anlamını bulacak, benim küçük ama duygusu büyük son sahne üzerine yazdığım ve kendimi de eleştirdiğim an yaşandığında. Ahh... Enn Sevdiğim kadın yanımdayken onun dışında bir şeyle meşgul olabilmeyi bir becerebilsem:))

      Sil
  8. Filme afişinden vuruldum desem :)

    YanıtlaSil
  9. Filmin adı, afişi aşırı ilgimi çekti, çok merak ettim. Farklı filmleri seviyorum, bakış açımı değiştiriyor. Hepsinden güzel olansa her zamanki gibi sizin anlatımınız, yazılarınız bitsin istemiyorum okurken😊

    (Bu arada bloğumun teknik sorunları yüzünden yeniden başladım, yeni yazılar, yeni blog😊)

    YanıtlaSil
  10. Çok teşekkür ederim:) Yeni blogunu fark etmiştim, ve gereğini yapmıştım, blogrolumda güncel haliyle var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bloğu aynı isimle bugün yeni açtım, ondan dolayı yazdım, eskisi değil😊

      Sil
  11. Filmi bilmiyordum ama ne yalan diyeyim, blog listesinde görünce, senden bir anı gelecek ve en sevdiğin pastaya atıfta bulunacaksın sandım. Ama senin zamana notların ve film yazıların her zaman ki gibi alıp götürdü. Ah o gemide sen de olsaydın ve uzo içerken anıları kaleme alsaydın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim oturduğum yerden istediğim yerde olabilmek gibi bir becerim var.:) Şimdilerde hayattan biriktirdiklerimi oturduğum yerden harcıyorum:)) Sonra benim şehrim ve bizim coğrafya ve elbette denizimiz çok ve her saniye o keyifleri yaşattığı gibi bir arayış içinde de bırakmıyor kullarını, çok şefkatli kendisi:)

      Sil