17 Mayıs 2011 Salı

Bugün Var Yarın Yok!



Yaşamın tezat anları ne kadar da rastgelinesi bir haldir. Mussano ailenin yeni kuşağının ilk çocuğu olarak dünyaya geldiğinde bizim odada koca bir aile şakırdarken, yan odadaki doğumun ölü olduğu haberi sus pus etmişti hepimizi... kendi sevincimizi bırakıp oradaki hüznü paylaşmıştık. Bugün Tırtıl'ların maçını izlerken, sınıflarındaki kızların, takımları yenik duruma düşse dahi yerini hüzne terketmeyen neşeli ve ponpon tezahüratlarına tebessüm ettik. Maçın ardından pür neşe okula dönerken, Kadıköy'ün alt kısmında girdiğimiz ara sokaklardan birinde, yıkılsın da yerine apartman yapılsın diye ölümüne terkedilmiş bu evi ve insan zulmune inat bir şefkatle şakıyan çiçekleri gördük. Ve biz bu anı, Tırtıl'ın kendine ait ilk makinası Nikon L 23 ile ölümsüzleştirdik.

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Prag

Sanırım Prag, şimdiye dek hayatımda gördüğüm en güzel şehirdi. Bunun dışında Prag'ı övmek için herhangi bir sözcük kullanmayacağım; çünkü ne Prag'ın buna ihtiyacı var, ne de bu benim haddime..

Avrupa'nın hemen her şehrinde bir Old Town vardır. Şehirler belli bir planlamaya göre kurulur. Eskiyen tarihi binalar paldır küldür yıkılıp, yerine gökdelenler dikilmez. Eski doku korunup, belirli bir plan çerçevesinde başka bölgelere yeni modern binalar dikilir. Hatta Polonyalılar gibi bazı psikopatlık derecesinde ülkesini seven özverili halklar, tamamen yıkılan eski tarihi yapılarını, bıkmadan usanmadan çalışıp orjinaline sadık kalarak yeniden inşa etmeyi başarmışlardır. Bunun örneklerini 2. Dünya Savaşı'nda Almanların hışmına uğramış hemen her Orta ve Doğu Avrupa ülkesinde görebilirsiniz.


Ancak Prag farklı işte.. Sokaklarında yürürken, istisnasız her köşede bir tarih, bir estetik harikasına rastlıyorsunuz. Prag'da dolaşmak, boyutlar arasında gezinti yapmak gibi. 11.yy'dan başlayarak her devri anlatan bir mimarlık harikası görmek mümkün.


Hitler'in bile dokunmaya kıyamadığı... Habsburg imparatoru 4. Charles'ın, Maria Theresa'nın yarattığı... Vitava Nehri'nin romantizmini arttırdığı... Neredeyse tamamı Unesco tarafından korunan "Altın Şehir" Prag; Charles Bridge'yle, saat kuleleriyle, kiliseleriyle, şatolarıyla ve tabi ki Kafka'sıyla bir günde gezilemeyecek kadar önemli bir şehir.





Daha iyisini gezene kadar en iyisi bu!

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Gdansk'ta Bir Ucube

Ne şanslıyız ki bizi ucubelerden koruyacak kültür zenginliğine ve sanat bilincine sahip; evlatlarına, onların bilinçlerine ve kültür değerlerine karşı derin sorumluluklar duyan; algılarına kir bulaşmasına asla izin vermeyen bir başbakan babamız var, şükürler olsun! Bu yaban elde, onun emsalsiz değerini birkez daha farketmeme olanak yaratan bir tanıklık yaşadım geçenlerde...

Gdansk halkının yıllardır, işe, okula, bakkala-çakkala giderken görmek zorunda bırakıldıkları bu ucube, 2. Dünya Savaşı'nda Almanlarla yaşadıkları savaşın anısına dikilmiş.

Üstelik bu ülkenin beceriksiz yöneticileri, 2.Dünya Savaşında hazır yerle bir olmuş şehirleri, "kentsel dönüşüm" adı verilmiş bir proje ile alışveriş merkezleri ve "tower" larla donatıp bir kısım vatandaşlarını zengin etmek yerine, tüm çanak çömlekleri de toparlayarak eski haline getirmişler.
Sonuç itibariyle ben, sanat yoksunu sorumsuz ve çağdışı başbakanları ve belediye başkanları yüzünden yıllardır bir ucubeye bakmak, onunla yaşamak zorunda kalan Polonya halkını görünce; göremediklerimizi gören bir başbakan babası olan ülkem adına çok sevindim! Üstelik onun henüz el atılmamış çılgın projeleri var.

Daha ne olsun!

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP